Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.13
Yaşar Bayraktar’dan ilk ve ortaokul seviyesine uygun harika bir eser.
Özellikle günümüzde çocukların bile dolardan, ekonomiden ve yatırımlardan konuştuğu bu dönemde eğlendirirken bilgilendirecek çok güzel bir eser olmuş.
Bir yetişkin olarak ekonomiyle ilgili hakim olmadığım birçok konuyu kitap sayesinde anlamış oldum.
Kitap her ne kadar ekonomi üzerine kurulmuş olsa da alt metninde sürekli gelişim ve değişimin etkisinde kalan düzene karşı okulun da alışıldık şekilde devam etmesinin aksine değişimlere uğrayarak yenilenmesinin yeni jenerasyon açısından faydası üzerinde durulmuş ve okulun sadece bilgiyi aktarmak değil yaşayarak öğrenmenin ana merkezleri olduğu ve olması gerektiğinin altı güzel çizilmiş.
“Okul, insanları hayata hazırlamak için kurulmuş bir yapıdır. Okul, ilk başlarda çocukların yaşamlarında işlerine yarayacak bilgileri alması ve hayata hazırlanması için gerekli bir yapıydı yalnız hayat değişti, güncellendi. Okul ise yerinde saydı.”
Bir okul müdürünün öğrencilerinin kendi parasını yönetme, tasarruf yapma, birikim sağlama becerilerini geliştirme üzerine kurduğu Ekonomi Okulu, sadece çocukları değil yetişkinleri de bir çok konuda aydınlatacak nitelikte.
Kitabın sonunda yazarın oluşturduğu kurguyu kendi hayatıyla bağdaştırarak, birikime yönlendiren deneyimlerini paylaşması da dikkat çekici. Her baskıda güncellenecek bu bölümün gidişatını merak etmiyor değilim :)))
Farklı, faydalı, keyifli bir eser.
En sevdiğim yabancı dizilerden Malcolm in the Middle'dan Monk'a unutulmaz yerli dizilerimizden Bizimkiler'den Mahallenin Muhtarları'na pek çok dizinin detaylı analizine yer verilen bu nostaljik eser alanındaki büyük bir boşluğu giderirken okurlarına da nostalji dolu anlar yaşatıyor. Eserde incelenen TV dizileri şunlardır:
A
Ahmet Hâşim’in bu Göl Saatleri şiir kitabı benim için Çöl Saatleri eserine dönüştü. 81 sayfa değilde 810 sayfa okuyorum ve hala konuya odaklanamadım hissiyatı ile boğuşup durduğum bir eser. 81 sayfa 34 şiir ve her dizesinde sözlüğe koştuğum, kelimelerin anlamına bakıp dizelere anlam yüklemeye çalıştığım, sürekli konudan koptuğum ve en az üç günüme mal olan yorucu bir eser. Sanki uçsuz bucaksız çölde yolunu kaybetmiş bir vaha bulmak için bir gayret, biraz daha sabır diye diye bitirmeye azim ettiğim, bittiğinde hala daha ben ne okudum diye sorguladığım bir kitap.
YKY yayınlarına bu konuda bir eleştiri yapmam gerekiyor. Geçmiş ve geleceği birleştirmek bu kadar zor olmamalı. Zira bu dizeleri yeni jenerasyon okuyucuların çoğunluğunun anlaması mümkün değil ve yayınevi olarak bunu anlamayacak durumda değilsiniz. O sebeple kitabın sonuna sözlük ekleme yerine keşke dizelerin anlamını bizlerin anlayacağı gibi altlarına yazsaydınız. O vakit kitaba verdiğim emeğe yazık olmayacaktı. Şu an bu kitaba verdiğim emek benim için çöp oldu. Parasından bahsetmiyorum bile…
Neyse anlamadığım o sebeple de beğendim diyemeyeceğim 34 şiir ve 81 sayfa… Bundan sonra ne vakit bu eserle karşılaşsam ya da aklıma gelse benim için kitap Çöl Saatleri olarak kalacaktır.
Kitaplarla kalınız. Keyifli sağlıklı okumalarınız olsun.
En gizemli, en komplike organımız beynimizle ilgili bildiklerimiz, aslında bilmediklerimiz yanında denizde damla gibi. Bilim dünyası yıllardır sırlarını çözmeye çalışıyor ve her zaman yeni özellikler keşfedilmeye devam ediyor. Günümüzdeki bilgisayarlara bile taş çıkaracak kadar hızlı olan beynimizi akıllı telefon vs ile köreltiyor muyuz? Sosyal medyada saatlerce vakit öldürerek aslında ormanlar kralı olacak aslanı ev kedisi haline mi getiriyoruz. Kitapta beyin hakkında lise düzeyinde biyoloji ve fizyoloji bilgisinden bahsetse de anlatılan bilgilere göre beynimiz çok işlevli ve hayret uyandırıcı. Gün geçtikçe beyinler solmaya mı başlıyor, yeni jenerasyon ile teknolojinin etkin kullanımı ve bilginin hızlı yayılması ile artık düşünme etkisi kayboluyor mu. Yoksa benim çıkarımım yanlış mı?
Vicdan
Soseki’den okuduğum ilk kitap olan Üç Köşeli Dünya’dan yola çıkarak bu kitap içerisinde de bir tür batı esintileri olmasını bekliyordum. Beklemediğim ise bu kadar sade bir dil ve kısa bölümlerle fazla başlık oluşturulmuş olmasıydı. Oldukça sade ve akıcı bir dil kullanmış olan Soseki bizlere genç bir öğrencinin, öğrencilik hayatı içerisindeyken
En iyi Superman Hikayelerinden
Kapakta ve hikaye dahilinde daha önce hiç görmediğiniz kadar dc karakteri olsa da bu hikaye genel hatlarıyla bir Superman hikayesi.
Artık onlarca yıl geçmiştir. Bizim Superman bir zamanlar hayatına dahil olduğu pek çok kişiyi kaybetmiş ve daha bir çok olayın sonucunda bir nevi emekliye ayrılıp köye göçmüştür. Yine onunla beraber diğer bir çok kahraman da Superman'den sonra bir kenara çekilip Dünya'yı yeni jenerasyona terketmiştir. İşte sorun burada başlıyor. Yeni jenerasyon, gücü ve adaleti ne ölçüde dengeleyebiliyor?
İşte bunu bir papaz ve ona eşlik eden tanrının intikam ruhu Spectre üzerinden öğrenmeye ve hikayeye dahil olmaya başlıyoruz... Superman sevmeyenlerin bile "çok" seveceği oldukça iyi bir çizgi roman.
20. yüzyılın en büyük entellektüellerinden biridir Isaiah Berlin. Bertrand Russell ile beraber okumaktan en çok zevk aldığım ve çok şey öğrendiğim bir bilge adam. Letonya'da doğdu, Ekim devriminde Rusya'da çocuktu ve 12 yaşındayken İngiltere'ye göç etti ailesiyle. Oxford'da eğitim aldı ve orada profesör oldu. Onun sosyalizm
Burası dünya... Hem tatlı, hem ekşi kekre bir rüya...
Nermin Yıldırım'dan okuduğum üçüncü kitap. Kalemini sevdiğim yazarlardan olan yazar bu sefer karşımıza bir yol hikayesi ile çıkıyor: Santiago Hac Yolu...
Orjinal adı ile El Camino de Santiago olan yol yaklaşık 1000 yıldır Hristiyanların Avrupa'nın değişik rotalarından yola çıkarak en az 100 km yürüme veya en az 200 km pedal
Dünya Okulu
Günümüz eğitiminin hala basmakalıp eğitim anlayışı içinde sıkışıp kalmışlığı bu kadar iyi anlatılabilirdi. Yeni jenerasyon öğrencileri hala 50-60 yıl öncesi gibi sıralara oturtup keşfetme gücünü elinden alan eğitim yerine farklı fikirlerin sunulması çok hoşuma gitti. keşke eğitim sistemi bu yeni fikirlerden biraz olsa örnek alsa çok daha gelişeceğimize inanıyorum.
Maalouf değilde bir başkası yazmış gibi hissetim. Yeni jenerasyon hitap eden bir kitap yazmasını hiç beklemiyordum. O tarz bir kitap olduğunu da düşünmüyordum. Ama beğendim en azından ayırdığım vakte değen bir kitap. Biraz fazla optimist ve pozitivistti sadece.
"Eğer lanetli bir eşya yapacaksan sevimli görünmesine özen göstermelisin."
Dedem hep böyle derdi işte.
10 kısa korku, gerilim, yeri geldiğinde bilimkurgu, yedi geldiğinde fantastik öykülerden oluşan farklı bir kitap olmuş Lanetli Tavşan. Kitap ise ismini bizi karşılayan ilk öyküden almış. Bu tarza çok yakın değilim, hatta bu tarzda ilk
Cendere Çölü
Nereden başlasam bilemiyorum. Olağanüstü bir kurgu ve gelişen evrilen dünya/karakterler/olaylar...Kitabın adı başlı başına spoiler niteliğinde olduğundan dolayı bileneni ilan etmekten geri kalmayacağım. Yeni jenerasyon orijinal Dune Çocuklarının amansız entrikalar içinde tüm hanedanlık ve evreni ilgilendirecek olaylarda aldıkları rolleri görüyoruz. Ayrıca bu kitapta şuana kadar yapılan en tatmin edici Dune gezegeni ve Fremen kültürü detaylarını da bulmak heyecan vericiydi. Muazzam ters köşeler, beklenmedik gelişmeler ve son derece başarılı kurgusu ile ilk kitap kadar keyif verdi diyebilirim. Yazarın üslubu ve yazım tarzının ne kadar başarılı olduğuna değinmeden geçemeyeceğim. Akıp gidiyor derler ya, işte böyle bir şey. Serinin diğer kitaplarını da keyifle okuyacağımdan eminim.
Tek eleştirim kitabın en vurucu olduğu son bölümlere. Değerli üstat, 3 sayfada konuyu bağlamak yerine her zamanki gibi sindire sindire 30 sayfa yazsaydın şunu da okuyucu da zevkten mest olsaydı. "Oldu da bitti" gibi bir son bizi bekliyor maalesef...
Dune serisinde sıklıkla gördüğümüz ve arapça/arap kültürü esinlenmeleri/alıntıları ve göndermelerini içeren güzel bir terminolojiyi aşağıda bırakıyorum.
bilimkurgukulubu.com/edebiyat/dune-t...
//
Bir babanın ve eşin ailesine en masum duyguları ile yazdıkları desek yerinde olur.
Nahif ve bir o kadar içten cümleler.
Sabahattin Ali'yi farklı kimliklerle görüyoruz; sadakatini, yaşadıklarını anlatıyor.
Tek tarafli mektuplar Sabahattin Ali'nin eşine ve kızına nasil değer verdigini, nasil ilgili sorumluluk sahibi oldugunu anlatıyor.
Her mektupta ayrı bir hüzün, ayrı ayrı yaşanmışlık.
Bir de Eşine eski yazı ile kızına ise yeni alfabe ile yazması dikkatimi çekti:) malum jenerasyon farkı:)
İyi okumalar.
