Yarın Yok ~ Ayşe Kulin
Selamlar,
Yaşadığımız dünyayı bir de şöyle düşünün isterim; sabah pencereyi açtığınızda güneş yok hatta etrafta canlılık belirtisi olmayan ama yine de dünya diye adlandırılan yapay bir gezegende olduğunuzu hayal edin. Şu anda sıradan diye adlandırdığımız güzelliklerin yok olduğu duygusu içerisinde romana giriş yapalım.
Yazar #yarınyok romanında bu konuyu işleyerek savaşın (Nutrogen gazının kullanıldığı) ve doğa katliamlarının sonucunda gelecekte bizleri bekleyebilecek olan yaşamı distopik bir kurgu ile ele almış.
Bu oluşan yeni dünyada yine yok edilmek istenilen bir virüs var ve yok etmek için formülünü yüzyıllar önce yaşamış ölümlülerle irtibat kurarak bulmaya çalışan bir nesil var. Öyle ki bu yeni dünyada insansılar tektip kıyafetli, besin drajeleri ile beslenen, orgazm odalarında mutluluk arayan, koğuş şeklindeki yatakhanelerde zaman geçiren mutsuz bir nesil.
Ben distopik-bilimkurgu çok severim. En son Lilith’in Dölü kitabını okuduktan sonra bu kitap bana çok basit geldi. Sadece konusu güzel seçilmiş diyebilirim. Mesela ben bahsi geçen savaşı okumak isterdim öncesi ve sonrasını görmek isterdim. Kitap sanki bir an önce sona gelmek ister gibi atlayarak yazılmıştı.
Hatta virüsün formülünü 120 sayfa boyu arayıp kitabın sonunda formüle gerek olmadığını öğrenince daha da bir hayal kırıklığına uğradım. Ayşe Kulin güzel öyküler, dramlar, aşklar yazan bir yazar bana göre distopik tarz ona olmamış.
Herkese keyifli okumalar dilerim
Bence en fena şey budur, evladına mâni olmak. Bir baba evladına köstek olmamalı, arkasında sırtını yaslayabileceği bir kuvvet olmalı. Yeni nesil istikbaldir, onun önüne dikilmek beyhude bir çabadır, çünkü her zaman yeni nesil kazanır.
Kirişikırmalar! nehrin diğer tarafına! evirip çevirmeler ve çarmıha germeler! tufana kapılıp gitti! Yükselmeler! Anlıktanrı görümleri!
Umutsuzluklar! On yılın hayvani çığlıkları ve intiharlar! Bellekler! Yeni aşklar! Kaçık nesil! Zamanın kayalıklarından aşağı!
12.yy’da inşaatına başlanan ve 200 yıldan fazla sürede tamamlanan dev Notre Dame Katedrali’ni, Paris şehir planlamacıları bakımsızlığından ötürü 19.yy’da yıkmak istiyorlar. Victor Hugo, halkın ilgisini buraya çekmek ve katedralin yenilenmesini sağlamak amacıyla 6 ayda, 11 kitaptan oluşan, Türkçesi 650 sayfalık bu romanı yazıyor. Başarılı da
Peyami Safa'nın ölümsüz eseri; 1992 ve 2013 yıllarında iki defa dizi uyarlaması yapıldı. Romanı okurken genellikle karakter gözümün önünde 2013 oyuncularıyla canlandı. 1992 dizi uyarlamasını ilk kez Mehmet SAMSAKÇI ve Şeyma Gül KARAÇAM'ın birlikte yazdığı "Fatih Harbiye Uyarlamaları Etrafında Romandan Televizyona Uyarlama
II.
Alüminyum ve çimentodan nasıl bir sfenkstir ki kafataslarını açıp parçalamış beyinleri ve imgeleri yiyip bitirmiş?
Molok! Yalnızlık! Pislik! Çirkinlik! Külkovaları ve elde edilemez dolarlar! Merdiven diplerinde çocuk çığlıkları! ordularda hıçkırarak ağlayan oğlançocukları! Parklarda gözüyaşlı ihtiyar adamlar!
Molok! Molok! Kabus Molok!