İnsanlığın bir gidişatı var. İnsanlık geçen seneki katliamlardan, şiddetten bir ders çıkarttı. Dolayısıyla şimdi diller, dinler ve kimlikler konusunda tam bir serbestlik söz konusu tüm dünyada. Bütün dünya buna doğru gidiyor . Ben eminim , yakın zamanda , yani yeni yüzyılın ilk çeyreğinde, bu sorunların önemli bir bölümü aşılacaktır Türkiye'de de. Kürtler televizyonlarına kavuşacaktır, çocuklar Kürtçe dersler görebilecektir ve bu Türkiye'yi bölmeyecektir. tersine Türkiye'yi daha zenginleştirecektir, daha da güçlendirecektir, daha erdemli, daha itibarlı hale getirecektir.
Sayfa 172Kitabı okudu
Onun için 'yeryüzünde Tanrı'dan sonra en çok insan yaratmış kudret' derler; gerçekten de, onun romanlarında yazdığı insanları, fedakarı, nankörü, hırslısı, hesaplısı, aşığı, köylüsü, şehirlisi, tüccarı, fahişesi, noteri, kadını, erkeği ile canlandırıp bir yere toplasanız, adıyla anılacak bir kasabayı doldurabilecek kadar insan çıkar
Sayfa 123Kitabı okudu
Reklam
Demek istiyorum ki...hayatta neler yapmak istiyorsun? Derin bir nefes aldım, annemin ne söylememi isteyeceğini biliyordum: Güzel, sağlıklı çocuklar, bize bakabilecek bir koca, içinde lezzetli ve aynı zamanda sağlıklı yiyeceklerin pişeceği parlak ve yeni mutfak eşyaları. Yazar olmak istiyorum, dedim. Gazeteci, belki de roman yazarı. Belki her ikisi de...
Bu roman okununca biten kitaplardan değil, sizinle gelişen kitaplardan. Her okuyuşda yeni, her okuyuşda derin, senin gibi.
Ahmet Mithat natüralist bir roman yazma iddiasını romana verdiği isimle de ilan ediyor: Müşahedat, yani gözle görülen şeyler ya da felsefi anlamda gözlemler. Gözlemleri kaydetmek için bir gözlemci gerektiğine göre, Ahmet Mithat, kendisinin de dahiyane addettiği bir buluşla, roman yazarına bu gözlemci rolünü veriyor ve onu romanın içine sokuyor. Böylece yazar da romandaki kişilerden biri oluyor ve roman kişilerinin öyküsünü yazma süreci, roman kurgusunun bir boyutunu oluşturuyor. Kendi yazılma sürecini anlatan romanlara meta-roman diyoruz; Müşahedat bu tanıma mükemmel uyuyor. Yazar bu kadarla kalmayıp, olay örgüsü arasına yazılma sürecini de katarken, okuma sürecini de deniyor. Yani Müşahedat, Batı romanına ilişkin terminolojiyi benimseyecek olursak, yalnızca bir meta-roman değil, aynı zamanda okuma eylemini de romanın içine yerleştiren eleştirel bir roman. Çünkü romanda bir de bakıyoruz, Ahmet Mithat Efendi, kişilerin dostu olarak onların başından geçenleri yazarken, sık sık onları toplayıp yazdığı kısımları okuyor ve fikirlerini alıyor. Kişileri onu zaman zaman olayları tam da olduğu gibi yansıtmamakla, bazan da sırlarını yazmakla suçluyorlar; o da tepkilere uygun olarak romanı değiştiriyor. Müşahedat’ın tümü gözlemleyen, yazan, olaylara karışıp onların akışında önemli bir rol oynayan, sonra oynadığı role göre yeni gelişmeleri kaydeden ve okur tepkisine göre yazdıklarını düzelten bir YAZAR’da odaklışıyor ve YAZAR merkezli bir noktadan yayılıyor.
Sadece, Rus olduğunu çok sonradan öğreneceği bir yazarın karşısında ne yapacağını bilmez bir şekilde yalnız kalacak ve bu çaresizliğin verdiği bezginlikle çırpınıp duracaktı. Her romanıyla biraz daha büyülendiği bu yazarın kitaplarının sonunu yahut ortasını tahmin etmek neredeyse imkansızdı. Neticede, bütün çabaları boşa gidiyor ve bu kitaplara uygun bir final bulamıyordu bir türlü. Aklına gelenler de, yeni bir hayal kırıklığı yaşamasına yol açıyordu zaten. "Şimdi seni yakaladım" dediği bütün durumlarda, yazarın farklı bir hamlesi ya da manevrası tahayyül bile etmediği değişik bir iklime sürüklüyordu bütün roman kahramanlarını. Bir kaç sayfa okuması, yanıldığını anlamasına yetip de artıyordu.
Sayfa 154
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.