Ramazan demek kitap fuarı demekti 1980 Askeri darbesinin ardından kitaptan uzaklaşan bir nesli yeniden kitaplarla buluşturan Sultanahmet Kitap Fuarı’nın yaklaşık 40 yıla uzanan bir mazisi var. Ülkemizin en sevilen ve her yıl merakla beklenen buluşmalarından Sultanahmet Kitap Fuarı ilk kez 1984 yazında kurulmuştu. Ramazan ayının sıcak ve uzun
İnsan kafasını fare kafasından ayıran en temel özellik zalime karşı duyduğu öfkedir. Küfre öfkesi olmayan bir iman sinede yük, Ahiret’te vebaldir. Çocuklara küfre karşı öfke duymayı büyük bir hakikat olarak öğretelim ki zalime dost değil Osman Batur, Abdulkâdir Damulla, Sabit Damulla gibi hasım olsun, “her şey bitti” dendiği bir anda murabıtlar ordusu olarak Kızıl orduları hezimete uğratsınlar. Çin de ABD de elbet bir gün çökecektir. Kavlî dualarımız fiilî dualarla birleşir, küfre olan adavetimizi Çin mallarını boykot ederek gösterirsek mazlumların duasıyla tarih olan Sovyetler gibi varlığını mazlumların ahı üzerine bina eden Çin de elbet bir gün enkaza dönecektir. Bin küsür yıllık ribatımız düşmeyecek, İslam’a yol açan Doğu Türkistan yeni Osman Baturlar yetiştirecektir. Sen sana düşeni yap ki Kiramen Kâtibîn melekleri seni bu zulmün karşısında duran bir muzdarib, bir murabıt olarak yazsın. Müslümanlara çağrıda bulun, “Çin malı almayınız!” de. Çevrene bu zulmü anlat; müminleri seher vaktinde mazlumların kurtuluşu, Çin’in yıkılışı için duaya davet et. Vakit tamam olup muhteşem ordular sefere çıktığında açık hava cezaevine dönen İslam beldeleri yeniden Müslümanlar için yurt olacaktır.
Reklam
Hilafetin İlgasının 100.Yılı!...
Hilafet, Rasûlullah (ﷺ)’den sonra Müslümanların din ve devlet işlerini düzene koyan, sorunlarını çözen ve yöneten nizam anlamını taşımaktadır. Müslümanların başında adil ve ehil bir halife, yönetim biçimleri de şeriat (İslam kuralları) olduğu zaman ne kadar muazzam bir güce sahip olduklarını anlayan Yahudi, Hristiyan ve yerli şeriat düşmanları,
Başka kültürel ifadeleri marjinalleştirirken romantikleştirilmiş Avrupa merkezli bir değerler merkezi veya çekirdeğinin yaratılmasını yeniden üretmek üzere tasarlanmış bir yanıltma mekanizması. İslama ve genel olarak Müslümanlara karşı halihazırdaki saldırılar bunun Tipik örneğidir; Batılı medya, siyaset uzmanları ve bilimciler çoğu zaman dinsel kültürel aşırılıkların hepsini bir tutup aşırılıkları da tüm Müslümanlara genelleyerek hepsini birden potansiyel teröristler gibi gösterir.
Sayfa 29
Gayb “gözle görülmeyen; akıl, duyular vb. beşerî bilgi vasıtalarıyla bilinemeyen varlıklar, ilişkiler ve oluşlar”dır. Allah, vahiy, kader, yaratılış, ruh, kıyametin zamanı, kabirde olacaklar, yeniden dirilme, toplanma, sırat, terazi, cennet, cehennem... hep gayb âlemine dahildir. Bunlar hakkında bilgi alınabilecek iki kaynak vardır: Vahiy ve ilham. Akıl, ancak bu iki kaynaktan alınacak bilgiler üzerine tefekkür yoluyla açıklamalar getirebilir. Keşif, kalp gözünün açılması, Allah tarafından haber verilmek (tahdîs) gibi çeşitleri veya isimleri bulunan ilham, ancak İslâm’a sağlam iman ve onun esaslarını samimiyetle (ihlâs) yaşama sonucu elde edilmiş bulunursa muteber olur.Yine de ilham objektif ve herkes için geçerli, üzerine genel hüküm bina edilebilecek bir bilgi kaynağı değildir, kime gelmişse onu ilgilendirir, umumi ve kesin delillere (vahiy) aykırı olmamak şartıyla onu bağlar.
Genel olarak insanların İslâm’ı yaşama telakkisi arasında da farklar var. Bir kesim, elan olup bitenlerden habersiz halde “kendi evinde” samimiyetle İslâm’ı yaşamaya çalışırken, diğer bir kesim kendisinin Müslüman olduğunu reddetmemekle birlikte beyni yıkanmış bir yurttaş halinde içinde bulunduğu ortama uyum sağlamış olarak hayatını sürdürmektedir. İslâm’a sahip çıkma hususundaki bilinç seviyeleri ne olursa olsun onları “siz Müslüman değilsiniz” diyerek dışlamak doğru değildir. Bunun yerine, kendine Müslüman’ım diyen herkese, İslâm’ı yeniden “anlatmak” tercih edilmelidir.
Reklam
“Dostoyevski, “Avrupa’ya bakmakla kendimize nasıl bakacağımızı öğrenmeliyiz” diyordu. Bizim yerli, sağcı batıcılar da buna benzer bir tezi savunur. Fakat Müslümanlar için durum farklıdır. Biz, Avrupa’ya , batıya bakarak yalnızca onları öğrenmiş oluruz; kendimize bakmanın yöntemi için batıya bakmamız gerekmez, İslam’a bakmak yeterlidir. Fakat zulmün ne olduğunu öğrenmek için Batı’ya bakmak zorundayız. Ancak zulmü öğrenmekle onu benimsemek arasındaki çizgiyi bilerek bakılmalı ona.”
Çağ, Yok Oluş, Benlik, İslam, Roşa
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_ _İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır. _1-Taş devri_ _a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
Bu Müslüman kalabalığın Halifesi de böyle olacaktır. Doğru düzgün bir halife gelse, zekâtınızı doğru düzgün verecek misiniz? Özellikle geçimini Tarım, Hayvancılık ve Madencilik ile yapanlara soruyorum? Peki Zekât muhasebesine geçecek misiniz? Ya hu, bu günkü gibi adamları devleti yönetsin diye seçerseniz, karşısına dürüst bir halife koyarsanız, Merkez Bankası para basmaya kalkarsa, karşılıksız para basmak haramdır diye fetva veren Halifeden yana mı olacaksınız, seçtiğiniz, lideriniz, örgütünüz, ulu önderiniz, kurtarıcınız, umudunuz, idol edindiğiniz, adeta putlaştırdığınız, hikmetinden sual edilmeyen “öl dese öleceğiniz, “vur” dese vuracağınız hayalinizdeki kahramandan yana mı? Siz Şeyhin halifesi mi sandınız halifenizi! Masum, Gavs’ınız ile Halife-i Ruy-u zemin ihtilaf ettiğinde siz kimden yana olacaksınız. Halife mi Şeyhinizi döver, Şeyhin halifesi mi Halifeyi yola getirir. Hani “Gavur padişah” namı ile maruf Halife efendimiz, Gariban Şeyhül İslam’a “Ya fetvayı gönder, ya kelleni” deyu emir buyurduğunda, “siz irade buyurdunuz da, kullarınız itiraz mı etti” deyunca ne olmuştu. Durun hele. Biz önce “Yeniden Müslüman olalım”. Bu kafa ile Halife seçerseniz, o FG gibi biri olur. “The Cemaat”ın, “The Halife”si olur, bir de onu dinin başına, kendi başımıza bela ederiz.
Abdurrahman Dilipak
Abdurrahman Dilipak
Kaynak: habervakti.com/the-hilafet-the...
ASL OLAN (DERİNLİĞİ GÖZDEN KAÇIRMAMAK)
POLONYALI Şâir Czelaw Milosz, bir makalesinde DİNÎ MUHAYYİLE’nin ilim karşısında neden yenilgiye uğradığını mütalâa ediyor ve din adamları ve mütefekkirlerinin, “insanların mânâ arayışları”na cevab bulmaktan ziyâde, bir “sosyal aktivist” gibi “kürtaj meselesine, fakirlere yardım” gibi bazı sosyal amaçlara yönelmesini tenkid ediyor. Asıl olan derinliğine bir yöneliş olan din, şimdi buna cevab veremiyor ve büyük bir ihtimalle HIRİSTİYAN metafiziğine temel olacak sembol ve işaretlerin bulunmaması oluyor. Neticede genellikle vaizlerin sözlerinin içi boşmuş gibi görünmesi; çünkü din adamları o kadar sosyal aktivist ki, bunların aynı zamanda TEFEKKÜR’ün ve İMÂN’ın adamları olduklarını düşünmek zor… Bugün karşımıza çıkan temel mesele, 19. yüzyıl ilminin saldırısı karşısında yere serilmiş olan dinî muhayyilenin dirilip dirilmeyeceğidir. Pek çok şey, her ülkedeki ciddi din mütefekkirlerine bağlıdır. Bunu söylerken, her tarafta bol bol rastlanan dindar zihniyetli sosyal reformculardan söz etmiyorum. Bütün esasların yeniden ilân edilmesi gereken böyle bir zamanda, VAROLUŞ’un temel muammalarını ele alıcı kişilerden bahsediyorum. * BÜYÜK Doğu-İBDA: Derinliğine ve genişliğine insan ve toplum meselelerine “İslâma muhatab anlayış” olarak sistem çapında vazeden tek… Çağımız TEOZOF ve FİLOZOF değil, HAKÎM Mütefekkiri bekliyor. Hastaya gerekli olan, evvelâ doktordur; geri kalan ne varsa, buna dair. NEFS tezkiyesi bunu gerektiriyor. İnsanî hakikate ermek için dünyaya geldik; bu amaçla, yemek için yaşamak değil, yaşamak için yemek yordamı.
Reklam
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
Müslüman mı, Yoksa Tebaa mı Yetiştiriyoruz?
Aslında, asırlardır birinci kaynaktan gelen İslam fikrinin anlaşılamamasının neticesi olarak biz, gençliğimizi yanlış eğitiyoruz. Düşmanımız eğitimli, sert ve pervasız, Müslüman ülkeleri teker teker işgal ederken biz gençliğimize nazik olmasını, ‘‘sineğe bile kötülük düşünmemesini’’, kaderine boyun eğmesini, ‘‘her türlü iktidar Allah’tan olduğuna
■İslâm’a hizmet azminizi bileyin, şevke gelin, gayretinizi artırın, güç ve kuvvetinizi tazeleyin, yeniden konsantre olun! □Bir gün ansızın ölebileceğinizi, belki bir dahaki ‘üç aylar’a yetişemeyeceğinizi düşünün! Ömr-i azîzinizin bir saniyesinin bile kıymetini bilin, onu iyi değerlendirin, boşa geçirmeyin!
Sahabe ve Değişim
---︎︎Ve yine onlar, İslam‘ın eşiğine geldiklerinde cahiliyenin her türlü kirli kıyafetlerini çıkardılar ve İslam‘ın eşiğinden İslam‘ın pak elbisesini giyerek geçtiler. Kirli elbiselerini bu dinin kapısından içeri sokmadılar. Bu ne demek? Yani onlar hiç bir zaman cahiliyenin âdetlerini, örflerini, gelenek ve göreneklerini İslam‘a
Sayfa 17 - E-KitapKitabı okudu
Filistin bizdendir, biz de Filistin’deniz.
Bir selam, bir gülüş, bir bakış, bir söz, bir yazı, bir çizim deyip geçme. Bir lahzalık her hayır insan olana güzel kapılar açabilecek güce sahip, yeter ki Hakk’tan gelsin, samimiyet ile olsun. İşte tam da bu yüzden bu Filistin davasını göğüslemek bize borçtur. *** Filistin mazlum… Celladına aşık edilmiş bir ‘İslam dünyası’ ile karşı karşıyayız.
828 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.