Birinci Meşrutiyet, Osmanlı İmparatorluğu'nda 23 Aralık 1876'da II. Hamid tarafından ilan edilen, anayasal monarşi rejiminin ilk dönemi. Bu dönemin anayasası Kanun-ı Esasi, yürütme organı padişah II. Hamid, yasama organı ise Meclis-i Umumi'dir. İkinci Meşrutiyet, Osmanlı Anayasası'nın, 30 yıl askıda kaldıktan sonra, 23 Temmuz 1908'de yeniden ilan edilmesiyle başlayan ve 1 Kasım 1922'de saltanatın tasfiyesi ile sona eren dönemdir. Üçüncü Meşrutiyet, hukukî olarak Büyük Millet Meclisi'nin 29 Ekim 1923 günü gerçekleşen oturumunda Mustafa Kemal'in hazırladığı Anayasa değişikliği teklifinin (teşkilat-ı esasiye) kabul edilmesiyle Meşruti Monarşi'den Cumhuriyet rejimine geçilmesiyle ilan edildi. Lozan Anlaşması sonucu Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Meşruti Monarşisi'nin devamı olarak kabul edildi. Ve Osmanlı'dan kalan borçlar devralındı. Lozan Antlaşması'nın kabulü için 1. Meclis feshedildi.
Yeniden görüşmeye başlamamız için bir telefon yetebilirdi. Hiçbirimiz kavuşmanın yaratabileceği düş kırıklığını göze alamadık
Reklam
Ay Karanlık
Gece çökmüş sineme Köhne pencerelerden gelen rüzgar sesleri kokunu getirmiş geceme Gökyüzündeki yıldızlar birer birer sönmüş sen gidince Güneşi ardılayan ay ise kararmış hasretinle Gündüzleri cıvıl cıvıl öten kuşlar göç etmiş senin ile birlikte Gecemi aydınlatan gözlerin gitmiş karanlıkta kalmışım öylece Kalbimi ısıtan gülüşün gitmiş soğukta kalakalmışım öylece Kokusuna doyamadığım saçların gitmiş varamamışım hiçbir yere Nerdesin ey sevgili neden giderken benliğimi de götürdün kendinle Bak artık ne gündüz kovalıyor geceyi Ne yıldızlar parlıyor yerlerinde Ne de ay ışığını saçıyor geceye Gecedeyim, çıkamıyorum bu karanlıktan ey sevgili Gelsen yeniden ay ışığını gözlerinden Esen rüzgar sesini senin sesinden Güneş ısısını senin gülüşünden alsa da yeniden tutunsam yaşama..
Yeniden iyi biri olmak mümkün.
"Biz soykırıma uğramış bir milletiz! Kültür soykırımına uğradık. Hafızası gitmiş, dolayısıyla burada şaşılacak bir şey yok. Alzheimer olmuş bir milletiz. Geçmiş unutuldu, bitti. Bunun en önemli müsebbibi yazının katlidir. Peyami Safa'nın müthiş bir lafı var: "Milli Kütüphanesi'ne gidip de tek kelime okuyamadan çıkan biricik nesil yeryüzünde". Düşünün ne devrimler görmüş bu dünya, Sovyet devrimini görmüş, Çin devrimini görmüş, hiçbirisinde yazıya dokunmadılar. Japonlar içinde Çin yazısı yabancı, Koreliler için Çin yazısı yabancı, İran ve Farslar için Arap yazısı yabancı, ama kimse dokunmadı. Türkiye’nin yeniden istiklaline kavuşması, yazının değiştirilmesine mi bağlıydı? Beşerde gen neyse, insanda yazı odur. Gen bize beşeri kalıtımımızı veriyor, insan ise mirasını yazıyla sürdürür. Medeniyet yazı üzerine kurulur. Yapacağınız en büyük katliam budur. Biyolojik Soykırım’da kılıç artıkları olur, ancak Kültür Soykırım’ı kesinkes bitirir!" Prof Dr. Teoman Duralı
İyi ki doğdun sevgilim :)
Doğum günlerimizde çocukken perilerden çok şeyler isteriz. Belki de böyle bir bekleyişin altında yatan umutlar bizi her yıl mutluluğa erdirir. Kime ait olursa olsun doğum günlerimize bir ruhun özenle anlam yüklemesi büyük bir çabadır. Ya da tamamen rastlantı... Bir doğum günü perisinden bahsedeceğim size. O peri ki, "Beni yalnış
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.