Hiç geleceğe yolculuk yapma gibi bir dileğiniz oldu mu? Ya da en azından insanları yüzyıllar sonra nasıl bir dünya bekliyor hayali kurdunuz mu? Evet mi? Şimdi kafanızda canlanan o parlak gelecek hayallerini silebilirsiniz. Çünkü bu kitapla birlikte gelecekle ilgili düşüncelerinizde biraz değişikliğe gitmeniz gerekebilir..
Zaman Makinesi, yazardan
"Sanki dünya bizi kurtarmak için hiçbir şey yapmıyormuş gibi hissediyorum."
Uzun zamandır duyup okumaya vakit bulamadığım bir kitaptı ve okuduğumda tek kelimeyle beni mahvetti. Sayfaları çevirirken, "Ben ne okuyorum böyle," diye kendimi sorguladığım çok oldu o yüzden hiç uzatmadan konuya giriş yapıyorum.
Bestegül her zamanki gibi okuluna gitmek için evinden çıkıp metroya biner. Olacaklardan habersiz okula gitmeyi beklerken bir sarsıntı meydana gelir ve yeraltında metroda olan 13 kişiyle mahsur kalır. Önce bu olay pek umursanmaz ama saatler ilerledikçe iş ciddiye biner.
Bestegül'ün şansına metroda kalan 13 kişiyi de az çok tanımasıdır. Hem de biri sevdiği olan Oğuz'dur.
Az yiyecek ve suyla yeraltında bir savaş mücadalesi verirler. Bu sırada sırlar, gerçekler ortaya çıkar. Herkes çıkmayı beklerken hiçbir şey bekledikleri gibi gitmez. Sayıları azalırken tek düşündükleri hayatta kalmaktır.
Sonu.. Sonu içimi yaktı diyebilirim. Sadece neden diyesim var. Buraya kadar gelmişken neden?
Bazen ölümlerin sadece öldürmek için yapıldığını düşünüyorum. Bu son da bana bunu kanıtladı. Daha fazla üzülmeden ve spoiler vermeden bu incelemeyi sonlandırmak istiyorum..
`Şarkı bazıları için bitti.
Ama herkes dans etmeyi bıraktı.`
Rüzgarın Adı. Kvothe ile tanışmadıysanız tanışın diyorum. SPOİLER İÇERECEKTİR. LÜTFEN ONA GÖRE OKUYUN!
Bir hancı var, KOTE. Hikaye onun tarafından aktarılırken iki farklı zamanda okuyoruz. Birisi yerleşik hayata geçen KOTE, diğeri çocuk KVOTHE. Hancı Kote elini eteğini her şeyden çekmiş, bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda kendisini lanetli