Yere serilen yalnız yirmi, yirmi beş yıllık bir ömürle, bir ömrün elde ettikleri olsaydı dert bu kadar yakıcı olmazdı. İstanbullu Hoca'nın hakkı olan gelecek yirmi yıllara yürek nasıl kor gibi yanmazdı? O gelecek yılları, üstelik yalnız Hoca, yalnız karısı, yalnız çocuğu kaybetmiyordu ki... O yılların üzerinde tanıdık, tanımadık daha binlerce ve binlerce insanın hakkı vardı. Hoca belki de gün gelecek gönül aydınlatan, kafa sağlığını getiren, insan kurtaran cümleler bulacaktı, bu çerçeve belki de çok, çok, çok daha geniş olacaktı. Ve kurşun, yirmi, yirmi beş yıllık ömürle birlikte bunları da yok edecek, ebediyen yok edecekti.