Lut ve Sodomluların hikâyesi, Hakimler 19'da ürpertici bir şekilde hatırlatılmıştır. İsimsiz bir Levit (papaz), cariyesiyle Giva'da seyahate çıkar. Geceyi konuksever yaşlı bir adamın evinde geçirirler. Akşam yemeği yerken şehrin erkekleri gelir ve kapıyı çalarlar ve yaşlı adamdan erkek misafirini "böylece onunla tanışabilelim"
küçük bir mahalle meyhanesinde neşeyle yemek yerken davanamayıp "mutlu musun" diye sormuştum. Yüzüme uzunca bir süre, beni tedirgin eden bir dikkatle bakmıştı, "bir kadına bunu sormamalısın" demişti, "mutlu olup olmadığını bilemez ama mutluluğunda neyin eksik olduğunu çok iyi bilir. Bunu ona hatırlatmamalısın."
Reklam
"Şimdi iyice aklım karıştı. Onu incitmenin ona nasıl bir yararı olabilir ki? "Sen hiç diş doktoruna gittin mi?" diye sordum. "Tabii." "Diş doktoru çürüğü tedavi etmek için dişini oyduğunda canını yakmadı mı?" "Evet." "Sana zarar verdi mi?" "Hayır, kendimi daha iyi hissetmemi sağladı." "İncitmek ve zarar vermek farklı şeylerdir," dedim. "Dişinin çürümesine yol açan şekeri yerken canın yanmış mıydı?" "Hayır tadı güzeldi," dedi anlamaya başladığını gösteren bir gülümseme ile. "Sana zarar verdi mi?" "Evet"
"Olsun, bir daha denerim. Üzülürüm bu sözlerine; biraz kendi kendimi yerim. Gene de iyi niyetle denerim bir daha." Selim güldü: "Bu biraz daha iyi oldu. Yalnız, kendi kendini yerken, bunu sen bile bilmeyeceksin, kendine bile söylemekten korkacaksın. Bir gölge gibi, kapının altından süzüleceksin. Duvarda karafatmalar; gerçek karafatmalar değil tabit. Daha kapıdan girerken hiç bir şeyin yoktu; oysa dereceyi koyuyorsun: otuz dokuz ateş..." "Dostoyevski için ölüp bittiğin halde bu sözleri söylemen tam humiliation bana kalırsa."
“(Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sureti haktan görünürdünüz) derler” (Saffat Suresi, ayet 28). Muhammed, bu tür ayetleri Kur’an’a. koymakla, Müslümanları, sağın, her bakımdan sola üstün olduğu inançları içerisinde yoğurmak istemiştir. Çeşitli vesilelerle şunu anlatmıştır ki, “hayırlı” ve “iyi” olan her işin sağ yöne göre, olumsuz nitelikteki her işinse sol yöne göre yapılması gerekir. Örneğin, yatakta sağa dönük olarak yatılmalı, yataktan sağ ayakla çıkılmalı ve ayakkabılar sağ ayakla giyilmeye başlanmalıdır; yemek sağ elle yenmeli, su sağ ekle tutulan bardakla içilmelidir; birisine ikramda bulunulurken sağda oturan ya da bulunan kimseden başlanmalıdır; hurma yerken, hurma sağ elle tutulmalı, çekirdekleri ise sol elle çıkarılmalıdır; helaya gidildiğinde, “zeker” (erkeklik organı) sol elle tutulmalıdır; “def-i hacet “ten sonra pislikten temizlenme, sol elle yapılmalıdır; namazdayken ne sağ tarafa ne de kıbleye karşı tükürülmemeli, sol ayağın altına ya da sol tarafa tükürülmelidir; sadaka sağ elle dağıtılıp, sağ elle alınmalıdır. Çünkü, Muhammed’in söylemesine göre, Tanrı da, sağın üstünlüğü esasına göre iş görmekte. Örneğin, helal maldan verilen sadakaları sağ eliyle kabul etmektedir.
Toksik ilişkisi olan dost...
"Gitmeyeceğim ki," derdi. "Tabii, ben olsam ben de gitmezdim." "Yani kendini ne sanıyor anlamıyorum ki." "Gitme o zaman." "Yani ona dersini vermem lazım artık. Ben meşgul bir adamım. Yerimde durmuyorum. Yaktim sadece bana ait olmalı." "Kesinlikle." Derken huzursuz bir sessizlik çökerdi. Bunny en sonunda dayanamayıp ayaklanırdı. "Sanırım gitsem iyi olacak." "Sen nasıl istersen, Bun." "Yani Marion'a gitmiyorum ha, yanlış anlama," derdi savunmaya geçerek. "Gitmiyorsun tabii." "Evet, evet," derdi Bunny telaşla ve esip gürleyerek çıkar giderdi. Hemen ertesi gün Marian'la ikisini birlikte öğle yemeği yerken ya da çocuk bahçesinde yürürken görürdüm."
Pegasus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir zamanlar Basra vilayetinin halkı İbrahim-i Edhem hazretlerine müracaat ederek dualarının kabul olunmadığından şikayet etmişler. "Halbuki Cenâb-ı Hakk'ın duaların kabul olunacağına dair sözü vardır." demişler. İbrahim-i Edhem hazretleri cevaben şöyle buyurmuşlar: "On şeyden dolayı sizin kalpleriniz ölmüştür. Tabiatiyle
Sayfa 46 - Server yayınları (1.cilt)Kitabı okuyor
Yazar ve Milletvekili Yunus Nadi anlatıyor: "Sakarya Savaşı'ndan sonra idi. Kurmay Subay cepheden alınan bilgileri Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal 'e okuyordu. Bilgiler arasında cephe komutanlarından biri Seyitgazi'nin bilmem ne kadar doğu veya kuzeyinde bir düşmaIJ. tümeni görüldüğünden söz ediyordu. Paşa kaşlarını çatarak: - Hayır, orada düşman tümeni olamaz ve yoktur Yazı­nız, iyi baksınlar, dedi. Kurmay Subay gittikten sonra orada iki saat daha kaldım. Biz sofrada öğle yemeğini yerken, Subay tekrar geldi: - Cevap aldım, orada düşman tümeni yokmuş, efendim, dedi. Cephedeki komutan, gözle görülmüş bir düş­man tümeninden söz ederken, Gazi Paşa altı yüz kilometre uzaktan düşman tümeni olmadığını görüyor ve uyarıyordu."
"Atatürk'ten Anılar", Kemal Arıburnu, sayfa 170Kitabı okudu
İnsanlarla her gün bir arada yaşama alışkanlığından vazgeçtim. Yalnız yaşıyorum; ufak tefek, gündelik ilişkilerde insanların yerini giderek eşyalar aldı haliyle. Yürüyüşe çıktığım baston, sütümü içtiğim fincan, masamın üzerindeki vazo, meyve kâsesi, küllük, yeşil şapkalı ayaklı abajur, Hint işi küçük, bronz Krişna, duvardaki resimler ve en önemlisi de, küçük evimin duvarlarını kaplayan kitaplar, uyurken, uyanırken, yemek yerken, çalışırken, iyi günde, kötü günde hep yanımdalar; çok yakından tanıdığım bu simalar yurdumda ve evimde olduğuma dair o hoş yanılsama duygusunu yaratıyor bende.
- Ağır yaralandığın için kahramanca bir şey yaptığını kanıtlayabilirsen gümüş madalya alabileceğini söylüyorlar. Yoksa bronz olur. Tam olarak ne olduğunu anlat bana. Kahramanca bir şey yaptın mı? - Hayır, Peynir yerken havaya uçtum. - Ciddi ol. Yaralanmanın öncesinde ya da sonrasında kahramanca bir şey yapmış olmalısın. İyi düşün. - Yapmadım.
Reklam
Bu dünyanın hiçbir tadı yok, kederi hiç eksik ol- muyor ve her şeyi illa ki pişmanlık takip ediyor. "Dilediğim kadar yediğimde ya midem bulanıyor ya da karnım şişiyor; tutumlu bir hayat sürdüğümde ise ne açlığım ne de susuzluğum dinmek biliyor: Tokken de açken de iyi değilim anlayacağınız; namuslu yaşayayım diyorum, bu kez de şehvetin ateşiyle yanıyorum"; isteğim şekilde keyif sürdüğümde yoruluyor ve acıkıyorum, bedenimi ve ruhumu incitiyorum." "Azıcık bir mutluluğa karşılık, ne çok keder var! Küçücük bir keyfin ardından izdirap ne ağır geliyor!" İki türlü de sıkıntı içindeyim; uyurken de uyanırken de, yemeğimi hazırlarken de yerken de, gaileler ve ihtilaflar bütün gün peşimden ayrılmıyor, korkular ve şüpheler ömür boyu yanı başımda duruyor. Ben böyle her daim huzursuz iken, yaşamayı neden isteyeyim? Oysaki huzurlu bir ölüm, tüm dertlerimize ve ızdıraplarımıza son verecek;
Sayfa 348
nasıl yazdığını, yazdığını iyi bulduğunu; okuyunca beğenmediğini; düzelttiğini, sonra yırtıp attığını; bazı yerleri çıkardığını; bir şeyler eklediğini; coştuğunu; çaresiz kaldığını; gecelerinin iyi, sabahlarının kötü geçtiğini; fikirler bulup sonra kaybettiğini; kitabını bitmiş olarak gördüğünü, sonra kitabın kaybolduğunu; yemek yerken kahramanlarının rollerini oynadığını; yürürken onların ağzından konuştuğunu; kâh ağlayıp kâh güldüğünü; şu üslupla bu üslup arasında gidip geldiğini; önce görkemli ve cafcaflı olanı, sonra basit ve sade olanı seçtiğini;
Kırmızı Kedi Yayınevi
BAŞKALARIYLA YEMEK YEMENİN EDEBLERİ Buraya kadar yazdıklarımız yalnız başına veya aile efrâdıyla yemek yemenin edepleridir. Eğer başkalarıyla yerse bunlarla birlikte altı edebi daha gözetmelidir: 1 - Kendisinden yaşta, ilimde veya takvada (zühtte) ileri olandan önce yemeğe başlamamalıdır. Eğer kendisi ileri ise, başkalarını bekletmemelidir. 2 -
"düzüşmek ya da ölmek için tekrar tekrar kullanılan yatakları düşün. bu ülkede kimimiz öldüğümüzden daha çok düzüşürüz fakat çoğumuz düzüştüğümüzden daha iyi ve parça parça ölürüz- parklarda dondurma yerken, ya da bunamanın iglolarında, ya da saman şiltelerde ya da yıkılmış aşklarda ya da ya da. yataklar yataklar yataklar tuvaletler tuvaletler tuvaletler insanoğlunun en büyük icadı kanalizasyondur."
Aşk dediğin iyi günde kötü günde, normallikte ve delilikte, düğün pastası yerken de, yanında avuç avuç sakinleştirici alırken de...
723 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.