“Aşktan pek anlamam ben. Ruhsuzum genel itibariyle. Ruhun olmadığı yerde aşk ne arasın.. tabi. anlamam ama birini sevdiğim zaman “fedakarlık” kelimesinin karşılığı değişir bende. Sevdiğim kişi söz konusu olunca. Kilometrelerce yol gitmek artık fedakarlık olmaz. Zorunluluk olur. Canı sıkılmasın diye kendi hayatımdaki problemleri yok farz etmek fedakarlık olmaz. Yapılması gereken olur. Yaş farkını, kültür farkını, değerler farkını hiçe saymak, prensiplerimi bir kenara atmak da fedakarlık olmaz. Normal olur. Bir anda olur. basit olur. O yüzden ben; “O benim ayağıma kaç kere geldi ki şekerim, ben gideyim sürekli? Bu işler karşılıklı yani bi yerde. O gelsin bi kere de bakalım” diyeni anlamam. “Hep o anlatıyor. Hep onun hayatı. Onun hastalığı. Onun annesi, onun sınavı. Yoruldum artık” diyeni de anlamam. “İyi de senden küçük?” diyeni de anlamam. “Müslüman değilse bitmiştir benim için.Neticede bir yuva kurulacak” diyeni de.. hiç.. hiç anlamam. Ben, hamburger yerken ağzının kenarına mayonez bulaştı diye, çayı içerken höpürdetiyor diye, uyurken horluyor diye bir adamdan soğuyamam. Hayalimde bir “fiziki ideal erkek haritası” yoktur. Severim, ondan sonra dışını şekillendiririm. Sevgilimi bana uyduramam. Beyaz atlı prense çeviremem. Ben sevdiğim zaman, benliğimi sorgulayamam. Sevgilisi olmasına rağmen severim, kendisinin bana olan nefretine rağmen severim. Aradan geçen zamana rağmen severim. Bana rağmen severim. Kural koyamam. Aşktan pek anlamam. Doğrudur. Tanımlayamam da doğru düzgün. Ama sizden daha çok anladığım kesin.”
“AYAKLI KÜTÜPHANELER” M. NİHAT MALKOÇ “Ayaklı kütüphane” ifadesi aslında bir deyimdir. “Çok şey okumuş, her sorulana cevap veren, çok şey bilen, okudukları aklında kalmış kimse…” anlamlarına gelir. Eskiden bu çeşit insanlar çok vardı ülkemizde. Günümüzde de var; ama eskisi kadar değil. Değerli araştırmacı-yazar, tarihçi, gönül insanı Dursun
Reklam
HÜCRELER GERÇEK MUTLULUĞU HİSSEDİYOR.. Hücreler Gerçek Mutluluk ile Sahte Mutluluğu Ayırd Ediyor Bir çok insan, hayatında mutlu olmak ister. Mutluluğu yakalayabilmek için de çeşit çeşit şeyler yapar. Kimi boğaz kenarında güzel bir yemek yediğinde mutlu olur, kimi de bir hayır işi yaptığında… PEKİ, BU MUTLULUKLARDAN HANGİSİ GERÇEK? Bu sorunun
Keanu Reeves
"Erkeklerin eşlerini el üstünde tutmak yerine fahişe gibi giydirdiği, Haysiyet ve onur kavramının bulunmadığı, Verilen sözlerin tutulmadığı, Kadınların çocuk, erkeklerin aile istemediği, Züppelerin babalarının parasını yerken kendilerini başarılı saydığı ve biraz güce sahip bir babanın size hiçkimseymişsiniz gibi hissettirdiği, İnsanların elinde shot bardaklarıyla Tanrı'ya inandıklarını söylediği ve din anlayışının bir nebze bulunmadığı, Kıskançlık kavramının utanç kaynağı sayıldığı ve alçak gönüllülüğün dezavantajlı olduğu, İnsanların aşkın ne demek olduğunu unuttuğu ancak buna rağmen en iyi partneri aradığı, İnsanların hiç para ve zaman biriktirmeden arabalarının en küçük çiziğini tamir ettirdiği, Değer yoksulluklarını ancak pahalı bir arabanın saklayabildiği, Oğlanların paralarını gece kulüplerinde harcadığı ve bu yüzden kızların onlara aşık olduğu, Kadınların ve erkeklerin artık tanınamaz olduğu ve buna seçme özgürlüğü denildiği ve farklı bir yol izleyenlerin yobaz olarak adlandırıldığı dünyanın bir parçası olamam. Ben yolumu seçiyorum ancak aynı anlayışa sahip olmayı en çok dilediğim insanlardan bunu görememek çok acı..."
Erkeklerin eşlerini el üstünde tutmak yerine fahişe gibi giydirdiği, Haysiyet ve onur kavramının bulunmadığı, Verilen sözlerin tutulmadığı, Kadınların çocuk, erkeklerin aile istemediği, Züppelerin babalarının parasını yerken kendilerini başarılı saydığı ve biraz güce sahip bir babanın size hiçkimseymişsiniz gibi hissettirdiği, İnsanların elinde shot bardaklarıyla Tanrı’ya inandıklarını söylediği ve din anlayışının bir nebze bulunmadığı, Kıskançlık kavramının utanç kaynağı sayıldığı ve alçak gönüllülüğün dezavantajlı olduğu, İnsanların aşkın ne demek olduğunu unuttuğu ancak buna rağmen en iyi partneri aradığı, İnsanların hiç para ve zaman biriktirmeden arabalarının en küçük çiziğini tamir ettirdiği, Değer yoksulluklarını ancak pahalı bir arabanın saklayabildiği, Oğlanların paralarını gece kulüplerinde harcadığı ve bu yüzden kızların onlara aşık olduğu, Kadınların ve erkeklerin artık tanınamaz olduğu ve buna seçme özgürlüğü denildiği ve farklı bir yol izleyenlerin yobaz olarak adlandırıldığı dünyanın bir parçası olamam. Ben yolumu seçiyorum ancak aynı anlayışa sahip olmayı en çok dilediğim insanlardan bunu görememek çok acı… Keanu Reeves
DilekAykut
Yazın en büyük zevkin nedir diye sordu. Hiç tereddüt etmeden pazarda babama yardim ederken yasli bir cift her geldiginde bana dondurma alırlar,bu dondurma senin benim bildiğim dondurmalardan değil. Çok güzel. Hani pazarın orada çok lüks bir pastane var ya işte oradan alıyorlar,ımm onu yemek en büyük zevk işte, dedim. Gözlerimin içine bakıyordu,belli ki cevabım onu tatmin etmemişti. Durdum.Sonra bana dedi ki 'ne yani bu mu senin için en büyük zevk?' Elbette ki bu dedim , daha ne olsun işte çok sevdiğim ve pahali oldugü için alamadığım dondurmayı bana hediye ediyorlar. Hem yazın o sıcakta,o yorgunlukta insana nasıl da iyi geliyor ,bunu sen bilmezsin dedim. Gülumsedi,bu gülumseme hic hoş bir gülumseme degildi. Gulumsemenin altında ki bakla da şuydu 'E canım biz yazın her gün oradan dondurma alıyoruz ki zaten,o yüzden garip geldi biraz.' Bu konuşmadan sonra ,yedi yasindayken şunu farkettim ki hayat herkese aynı tatları sunmuyordu. Benim için lüks olan hediye olan ona sıradan gelmişti. Olsun canım, o dondurma yerken benim gibi bir merakla,heyecanla yemeyecekti ya. Bu onun sorunuydu.
579 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.