Kamus bir milletin namusudur ve biz ezanı, bayrağı, toprağı ifade eden bu namusa ortağız ! Yerli ve milli olmak ... işte bizim ortak kelimemiz budur !
DAYATMALAR KÂBUSU
Bugünlerde hep, yıllar önce gördüğüm bir kâbusu hatırlıyorum. 1960'lardaydı. Bir gece, ateşim de çıkmış, baygın gibi uyuyakalınca bir kâbus gördüm. Korkulu rüyamda kendimi 40 yıl sonra İstanbul'da buldum. Zaman değişmiş, sokakta yürüyorum, tüm dükkân isimleri İngilizce. Girip bir dükkâna sordum: Hayrola, bu dükkân kırk yıl evvel de vardı, ne
Reklam
DONANMANIN ÇÖKÜŞÜ
Bu çöküntünün en önemli gelişmeleri, bilhassa Donanma ve Orduda görüldü. Gerçi Abdülaziz bir taraftan bu donanmayı yaparken, diğer taraftan devlet gemisi, her gün bulanan sularda, dümensiz bir tekne gibi yalpalıyordu. Ama Sultan Aziz idaresinden Abdülhamit, yerli milli sanayi temeline ve köklü inşa ve ikmal tesislerine dayanmasa da, dışarıdan alınan harp gemilerinden müteşekkil olmakla beraber, güçlü bir donanma devralmıştı. Abdülhamit tahta çıktığı zaman bu donanma, Karadeniz'e hakimdii Ve öyle olmak lazımdı. Çünkü daha sonraları, Karadeniz'de kuvvetli tersaneler inşa edip, hakim bir deniz gücü yaratan Rusya'nın henüz sözü edilir bir donanması yoktu.
Tarım gibi bir sektör niçin tasfiye edildi? Kendine yeten Türkiye 16 yıl içinde nasıl elin gavuruna muhtaç edildi? Bu mudur yerli ve milli olmak. Tütünde uluslararası tekellere boynunu uzatmak neden? Adıyamanlılara tütün ektirmemek hangi anlayışın sonucu? Şeker fabrikalarını tasfiye edip, ABD'li yapay şeker şirketi Cargill'in önünü açmak neden? Fındık fiyatını neden elin İtalyanı belirliyor? Dünya fındık üretim merkezi Türkiye ise nedir bu rezalet? Milli tohum ve yerli ırk neden tasfiye edildi? Başlıklar halinde sunduğumuz tablo şunu haykırıyor. Tarım ve hayvancılık ekonomik yıkımımızın önemli bir ayağıdır. Türkiye maalesef o hale getirilmiştir ki, bırakın kendimize yetecek kadar hayvan yetiştirmeyi, sağlıklı hayvan bile ithal edemiyor, şarbonlu hayvan alıyoruz. En dramatik olanı bu faciaya bile sessiz kalınması. Bu ithalatın sorumlusu kim belli değil. Ne hesap soran var, ne hesap veren. Belli ki ithalatı yapan yandaş.
KADIN TARİHİNDEN NOTLAR 31 Ağustos 1900: İstanbul Fransız Ticaret Odası’nın aylık bülteninde Sivas ve kazalarda yaklaşık 10.000 dokuma tezgâhı olduğu, kadın işçilere 20 para ile 1 kuruş arasında ücret ödendiği belirtildi. 16 Haziran 1903: Müslüman Türk kadınları fabrikalarda işçi olarak çalışmaya başladı. Cibali Sigara Fabrikası’nda kadın
Markopaşa · 3 Şubat 1947 · Sayı: 9 Markopaşa'nın bu sayısı ile kadroya Rıfat Ilgaz da katılmış olmalıdır. Ilgaz, Boğazlayan Ortaokulunda hastalanmış, 2 Ocak 1947'de İstanbul Validebağı Sanatoryumuna gelmişti. Kendi anlatımıyla Boğazlayan Ortaokulundaki görevine başladıktan (2 Kasım 0946'da atanmıştı) bir-iki ay sonra Markopaşa'ya katıldı
Reklam
144 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.