Günler geçiyor,
Ben hâlâ seni anlatıyorum bana.
Hisler soluyor
Anıların çatlaklarında yeşeren
Ben onları adınla suluyorum.
Yanyana yürüyoruz aynı yolları.
Senin gözlerinde gökyüzünün kuşları;
Bendeyse çiçekler, otlar
Senin baktığın kuşlar çiçeklere konuyor,
Aklıma düşüyorsun,
Senin gülüşlerin benim yüzüme düşüyor.
Benden sakladığın gülüşlerini,
Bana kuşlar taşıyor.
Biliyorum çiçekler sonsuza kadar yaşamayacak,
Sadece ben sularsam.
Ve ben asla bilemeyeceğim,
Eğer sen de suluyorsan.
Çünkü ne çiçekler ne de kuşlar
Dillenip anlatmayacak
Bana seni
Sana beni
~ışık
Göz işte. Alın çizgin ne renkse o da o renk. Sesin ne renkse, avuçlarındaki boşluk ne renkse. Pencerendeki arzu, eşiğindeki gerçek, uykundaki çocuk ne renkse, gözlerin de bütün bunların rengine boyanıyor. Bir gün toprak yeşili, bir gün turna yeşili, bir gün sararan otlar yeşili, bir gün yeşeren otlar yeşili. Bana öyle geliyor ki biz bütün rengimizi sevgiden ve sevgisizlikten alıyoruz. Kalp mi, gönül mü, bazen şaşırıp kalıyorum bu hazineye isim vermekte. Biliyor musun, insan tanrısını içinde taşıyor ama hep uzaklara dua ediyor.
Sayfa 20 - Kırmızı Kedi Yayınevi - Dokuzuncu Basım: Şubat 2020, İstanbulKitabı okuyor
“İçimdeki yaşama arzusu, adeta baharda yeşeren otlar gibi, kah okuduğum dizelerin kah akşamın güzelliğinin getirdiği bu hüzün ve gözyaşları arasından kendini belli ediyordu.”