“Ağlatmak istiyorsanız önce siz ağlayın. Gördüklerinizi anlamak için daha önce yaşamış olmalısınız. İnsan ancak yaşadığı kadarını görür, gerçek hayatında veya rüyalarında yaşadığı kadarını.”
adımlarımızın kısalığı bundandı
bundandı gözlerimin durgunluğu .
sarı sıcak cümlelerde
Ellerin kadar ıssız
sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
dedim ya... eylül ' dü.
savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
“güler’le hep bu masada buluşmasınlar istiyordu. alışmaktan korkuyordu. bir yerleri olması kötüydü. sonra insan kendinin değil, o yerin isteğine uygun yaşamaya başlardı.”
Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki?
"Dünyada bir tek insana inanmistim. O kadar inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkan olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütünn insanlara dağılmıştı; çünkü o, benim için bütün insanlığın timsaliydi. Sonra, aradan seneler gectiği halde, nasıl hala ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum."
“ Yanımda olmanı istiyorum ” diyemediğim için “bu yağmur içimi ıslatıyor” dediğimi nasıl anlamaz ?Düpedüz “ sarıl bana ” dedikten sonra sarılmanın ne anlamı kalır ?
hiçbir şey olmaz. insan bekler, bekler, bekler. şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür. hiçbir şey olmaz. insan yalnız kalır. yalnız. yalnız.