Günaydın
Hayat yaşandıkça, yaşayabildikçe, yaşatabildikçe güzel... Siyahın yerine beyazı koyabildikçe güzel.. Güneşle birlikte yağmuru, kar'ı sevdikçe güzel... Doğada ki tüm canlıları, koşulsuz,çıkarsız, karşılık beklemeden sevdikçe güzel... Gülebildikçe, güldürebildikçe güzel... Kin ve nefretin yerine sevgiyi koyabildikçe güzel... Saygıyı kaybetmediğimiz sürece güzel... İyiyle kötüyü ayırabildiğimiz sürece güzel... Ve hayatın tüm acımasızlığına rağmen bozulmadan kendin kalabildikçe güzel... 💙 Herkes kendisi için bir derstir; yeter ki insan kendini yakından görmesini bilsin... (Montaigne)
“Yeter ki insan kaybolmasın,insan bozulmasın.Eşyayı,etrafı yenilersin,düzeltirsin ama bozulan insanı düzeltmek zordur; kim bilir kaç nesil alır?”
Reklam
Bu gecelerde bir şey var. Adı konulamayan,tarifi yapılamayan acayip şeyler var. İçimi dökmek istiyorum ama içim bile artık baydı. Bu öyle tarif edilemez bir his ki,gidip duvara anlatsam bir kızarır,bir yüzü düşer. Taşa anlatsam duramaz çatlar yav. Bu hayat böyle işte. İçte birikiyor birikiyor ve en sonunda sende kalıyor yine. Bu iç çekişler insanı bir yerde ama bir yerde bitiriyor. Samimiyetsizliklerden kaçayım diyorum,uzak durayım diyorum kötülüklerden ama bu sefer de kendimi yenemiyorum. Düşüncelerim, çıkmazlar yoruyor beni. İnsan kendine mağlup olmamalı. Bunu buraya kadar okuyan herkese teşekkür mü etmeliyim bilmiyorum ama emin olun hayatımı güzelleştirmek için o kadar çok çabalıyorum ki anlatamam bunu. Ama inanıyorum. Bir gün bu düşüncelerimden kurtulacağım. Güneşli günler görmek değil derdim,sadece hayatım kaymasın,içimde çığ birikmesin, duygularım sel olup boşalmasın yeter. Gerisi bir şekilde hallolacak evelallah. Neyse çok uzattık,bir sigara içeyim ben,eyvallah okuduğunuz için. Eyvallah....
Bütün bozulmalar hep düzelebilir, yeter ki insan bozulmasın. Gözgü/iskender pala
Kızı, oğlu, gelini, damadı ve torunları toplanmış pür neşe tatile gitmeye hazırlanıyorlardı. Seksen yaşındaki yaşlı adam karısını iki yıl önce kaybetmiş, ayaklarından rahatsız olduğu için tek başına kalamayınca çocuklarının yanında kalmaya başlamıştı. Üç ay oğlu, üç ay da kızı olmak üzere sırayla bakıyorlardı. Ama buna da bakma denmezdi çünkü
CANDAKİ ERKEK - 2
Şuanı nasıl tasvir edebilirim bilmem Her zaman sıradanlaşan meseleleri Ben sevince kaçan sevmeyince havalara giren kadınları Doğrusunu öğrenemediğim aksine üstüne binlerce katladığım yanlışları Zoru görünce edebiyata kaçışlarımı karşılayacak güzel bir tasvir arıyorum Lâkin zor bir şey değil ama yok, yok işte... İçi çürümüş bir adamı kıyı köşeye
Reklam
42 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.