"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Yeterki ki insan kaybolmasın,insan bozulmasın. Eşyayı, etrafı yenilersin,düzeltirsin ama bozulan insanı düzeltmek zordur; kim bilir kaç nesil alır.
Fikriyatımız da öyle. Yeter ki biz, etrafımızda pervane kesilen ruhun fısıltısını duymak için kalbimizi açabilelim. Fetih bir defaya mahsus değil.
William Shakespeare
Karşınızda Hacı Aga: olmaz olasıca dedirten türden bir garip efendi… Kimin kağnısı gıcırdıyorsa yükünü oraya yükleyen, kimin sazı çalıyorsa onun türküsünü çığıran bir efendi… İran
Hiç üzülmeyiniz; siz sahip çıktıkça bu kalyon batmayacaktır. Reisler bazan böyle davranabilir; sevk ve idare kötü olabilir, ambarlar boşalmış, talim bozulmuş olabilir... Bu kalyon kaç yüzyıldır bu denizlerde nice reisler gördü. Gelecek zamanlarda, söz gelimi çeyrek yüzyıl sonraki kaptanlar bu gemiyi elbette çok daha modern donanım ve cihazlarla sevk ve idare edecekler, kalyon içi yönetim düzelip huzur gelecek, ambarlarımız zahireyle dolup bolluk başlayacaktır. Bütün bozulmalar hep düzelebilir, yeter ki insan bozulmasın. İşte bu yüzden sizler, eyyam reisinin dayatma ve icraatlarını fazla da önemsemeyin; öncelikle ruh sağlığınızı koruyun, sinir sisteminizi muhafaza edin. Kendinize zaman ayırın, güzel şeyler düşünüp estetik boyutta kalbinizi ferah tutun. Hobilerinizle ilgilenin, tevekkel davranın, taşkınlık yapmayın. Bozulan şeyler düzeldiği zaman bu gemiye sahip çıkacak gerçek kaptanlar, gerçek tayfalar, gerçek serdümenler yine sizler olacaksınız çünkü. Ve çünkü ben biliyorum ki, bu gemiyi sizin kadar düşünen yok bu gemide. O hâlde kendinize sahip çıkın ve yatırımlarınızın çoğunu zihinsel alanda yapın. Rüzgâr, geminizi savurduğu gibi sizi savuramasın ve kendinize güveninizi yitirmeyin. En iyi yaptığınız iş ne ise onu yapın yahut yaptığınız işi en iyi yapmaya gayret edin.
Öncelikle NFK’den bahsetmek gerekirse; 1940 öncesi NFK ile 1940 sonrası NFK iki ayrı kişiliktir ve neredeyse birbiriyle alakası yoktur. Mina Urgan da “Bir Dinozorun Anıları” adlı kitabında 1940 öncesi NFK ile yaşadığı anılardan bahsetmiş. Mina Urgan’ın tanıdığı NFK’yi, yine Mina Urgan’ın kaleminden biz de tanıyalım, bakalım
-Uzun zamandır beni bu kadar ezen bir kitap okumamıştım-
Kitabı kapsamlı bir şekilde kendi penceremden değerlendirmek istiyorum...
Dostoyevski 1849 yılında önce idama mahkûm edilmiş daha sonra bu idam cezası sürgüne çevrilmişti. Ağır şartlardaki hapis hayatı ve sonrasındaki zorunlu askerlikte geçirilen toplam 8 yıldan sonra Dostoyevski ağır
Çiçekler dağıtmak için sevda yüklendiğimiz kapılar, bizlere demirden duvarlar örmüştü. Her gidişte tok ve acı bir sesi duyumsuyordu kalbim. Ve ben o acı sesle yaşamaya zorunlu biçare bir çiçekçiydim senin kapında. Nolur kır artık kilitlerini, al beni gönül hanene... Belkide iç çekişimizin altında yatan sebep onun özlemidir... Gözünü kapattığında