İhtiyarın gözleri daha çok parladı.
"... Sonra Cemka, ne düşünüyorum biliyor musun? Seni istediğim gibi birine, şöyle helal süt emmiş, beş vakit namazında birine vermeyi..."
"Baba!"
"... Fakir olsun, fakirlik ayıp değil, biz de fakiriz. Yeter ki damadım namuslu olsun."
"Sana küstüm ben Babilo!"
"... Oğluma da namuslu, helal süt emmiş bir kızcağız buldum mu... Eh gayri... Ondan sonra beklerim torunlarımı. Onları ellerinden tutsam, kahveye götürsem. Kahvede sorsalar, neyin diye... Göğsümü gere gere, torunlarım! desem... Omuzuma tırmansalar, gözümden gözlüğümü alıp yere atsalar... Gözlüğümün camı kırılınca sen amma da ifrit olursun ha! Halbuki sen onlardan bes beterdin. Annen hamur yoğururdu, sen ikide birde burnunu sokardın da annen oklavayla vururdu sana. Hele bir gün? Bir sepet yumurtayı atmış atmış kırmış, atmış atmış kırmıştın da, sofanın deliklerinden sarı sarı akmıştı. Sen onlardan daha ziyankârdın, hınzır seni derim, dövdürmem torunlarımı."
"Baba yeter, be baba!"
Aletlerimi de karıştırsınlar isterse, isterse ilaçlarımı da birbirine katsınlar..."