Hepinize merhaba. Umarım geceniz kalbiniz kadar güzel geçiyordur. Biliyor musunuz aslında şu an içimden hiç gelmiyor size yalnızlıktan bahsetmek. Konuşup canınızı sıkmak istemiyorum zira. Umut dolu sözler söylemeyi yeğlerdim aslında. Gerçi insanın yalnızlığa bakış açısına göre değişir tabi. Hemen onu kötü diye damgalamak hoş olmaz doğrusu.
Erkekliğin Türkiye Halleri;
Bu kitap 3 kadın araştırmacı tarafından yazılmış:
• Güler Okman Fişek
• Hande Eslen Ziya
• Hale Bolak Boratov
Güler Okman Fişek; Klinik Psikoloji alanında Profesör Doktor. 1994 yılında Türkiye'nin ilk akademik psikolojik hizmet merkezi olan Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Araştırma ve Uygulama Merkezini kurdu.
''Bir gün bir şeyi istersin, ertesi gün tutkuyla, ölesiye ona bağlanırsın, daha ertesi gün onu istediğinden utanırsın, arzun yerine geldiği için hayata lanet edersin. İşte insan hayatta kendi isteğinin peşinden serbestçe giderse böyle olur. Bastığımız yeri yoklayarak yürümeliyiz; bazı şeylerden gözlerimizi çevirmeliyiz, mutluluk hülyalarına
Cemal Süreya'nin bir sözü var "Dostoyevski'yi okudum ondan sonra hiç huzurum kalmadı"
İnsanın kendini sorgularken okudukça, kendinde, toplumda buldukları ve koyduğu teşhislere bakınca haksız sayılmaz Süreya.
Suç ve Ceza ile başlamış serüvenime neden orada, ortaokulda ara verdim devam etmedim bilemiyorum. Oysa bana aklında en çok kalan
Kendini ilk olarak ne zaman fark eder insan bilmiyorum. Kendimde de böyle oldu. Yaşadığımın farkına ne zaman vardığım bir muamma. Hakkımda iddia edilen başlangıcı baz alıyorum diğer insanlar gibi. Ne zaman başladığını bilmediğim nasıl devam edeceğine müdahale edemediğim hayatım. Kendimi ilk anımsadığımda küçük bir çocuktum. Bir çocuk kadar güzel
HAYATIN ÇIĞLIKLARI
Doktorun odasından çıktığımda moralim oldukça bozuktu. Kolesterolüm yüksekmiş. Diyet yapmalıymışım. Elimde yememem gerekenlerin listesi ve reçeteyle yürürken hayatımda hiçbir zaman diyet yapmadığımı düşündüm. Dahası, şimdiye kadar bana dayatılan hiçbir yasağa gönül rızasıyla boyun bile eğmemiştim. İçimdeki asi ruh burada da
Küçük bir çocukken -kulağıma komik geliyor doğrusu ama ben de bir zamanlar küçük bir çocuktum- dünyanın kahverengi gözlülere değişik görünüp görünmediğini merak ederdim. Benim gözlerim mavi-gri, aslında maviden çok gri. Çok satan aşk ve casus romanlarının erkek kahramanları, hep sert ve keskin bakışlı, ''karakter sahibi'' ve her nedense gri gözlüdür. Polisiye romanlarda da katillerin çoğunun gri gözlü olduğu istatistiksel olarak saptanabilirdi herhalde; gri, şüphenin, esrarın, tıkır tıkır işleyen ölümcül bir beynin rengi olarak sunulur. Artık yeterince büyüdüm, en azından dünyayı başkalarından farklı görüyorsam, bunun nedeninin gözlerimin rengi olmadığını bilecek kadar. Ben büyüdükçe gözlerim de maviden griye dönüştü. Mavi renkli çocuk, duman renkli bir kadın şimdi; gizemli roman kahramanları kadar olmasa bile kuşku dolu üstelik.
Yeni kitaplar keşfetme yolculuğumda karşıma çıkan kitaplardan biri Tanrı Görmesin Harflerimi. Kitabın ilk başta ismi dikkatimi çekti. "Bu isimde bir yaşanmışlık kokusu var. Bu yüzden bu kitabı okusam iyi olacak." dedim. Başladım şiirleri okumaya.
Ben her zaman şairin içindeki duyguları şiirlerine yansıttığına inanırım. Bu kitaptaki