Türkiye’de kızlar, bir günlüğüne kraliçe olacakları bir töreni idealize ederek, onlara söylendiği gibi o günün “ömürlerinin en mutlu günü” olacağına gerçekten inanarak yetiştiriliyorlar. Halbuki kendilerinin de başkalarının da o törenden sonra onlar için öngördüğü hayat, kraliçenin hizmetçisinin hayatı. Sarayın büyük, eşyaların güzel olması, bu gerçeği değiştirmiyor. Bizde Külkedisi masalı tam tersinden yaşanıyor.
Böyle yaparak kızlarımızı sözde “evlendikten sonraki hayatları “ için eğitiyoruz. Çocuk yahut yetişkin kız yahut erkek buna şahit olan herkese, kadınların erkeklerin hizmetçisi olmak için doğduğunu ve büyütüldüğünü, bir kadının hayatının bir erkeğin hayatını kolaylaştırmak için bu şekilde kurban edilmesinin ‘normal’ olduğunu söylüyoruz davranışlarımızla. Kız çocukları sözde görevleri olan hizmetçilik bilincini içselleştirerek büyüyorlar; çünkü onlara öğrettiğimiz şey, kendilerinden menkul bir değerleri olmadığı, değerlerinin, başkalarının onlar hakkında düşüncelerine ve başkalarının onları isteyip istemeyeceğine bağlı olduğu, bir erkeğin ve erkeğin ailesinin, onu bu şekilde davranırsa, onları mutlu ederse ve onları mutlu ettiği ölçüde seveceği, isteyeceği.