Murat Uyurkulak
_ Kaç yaşındasın sen... _16 abi... _kaç para alıyorsun burdan ? _Yevmiye 25 lira abi... _Kaç saat çalışıyorsun günde? _ 12,15,18... gününe göre değişiyo abi... _ Peki bu meyhaneye kaç yaşın üzerindekiler girebiliyo? _ 18 abi... _ Yani senin yaşındakileri kapıdan sokmazlar demi ? _ Sokmayız abi... Komünistin cenazesini kaldırınca komünist damarı kabarmıştı hocanın belliydi...Bize döndü. ......Görüyorsunuz de mi? İçki içmek için 18' den büyük olacaksın, ama üç kuruşa on sekiz saat komilik yapmaya gelince yaşı yok...
Boşaltma işlemi için bir buçuk frank gibi iyi bir yevmiye alan dok işçileri, işlerini devrettiklerine elli sent veriyor, böylelikle kıllarını kımıldatmadan bir franklık komisyonu cebe indiriyorlardı.
Sayfa 219 - Can Yayınları - Kasım - 2010Kitabı okudu
Reklam
"... Esir düşen Bizans askerleri, görülmemiş bir olay olarak, günde 6 akça gibi yüksekçe bir yevmiye ile şehrin imarında çalıştırıldı. İnşaat bitince bu askerler, biriktirdikleri parayla hürriyetlerini satın aldılar. Fatih, mağlûplara böylesine şefkatli davranmıştı. "
Sayfa 56 - Ötüken Neşriyat
Adalet sadece bir kadın ismi olmamalı
Otomobil önünde on beş dakika bekleyen bir mankenin aldığı ücreti, o otomobilin fabrikasında çalışan bir işçinin iki yüz kırk ayda alması içler acısıdır. Çim sahada krampon içerisinde doksan dakika terleyen bir çift ayağa verilen primle, pamuk tarlasında kara lastik içinde doksan gün terleyen bir çift ayağa verilen yevmiye arasından binlerce yılın emeği geçer.
Sayfa 15 - mgv
Heey gidi abdo
Heeeyy Gidi Abdo Ellerinde nasır, tırnaklarında kir, pantolonunda işin izi, sakal bir karış, sırtında yılların yorgunluğu, Paranın ezici üstünlüğünü kabullenmiş çokça ezilmiş, çokça ezmeyi seven mütahitler Verilen günlük yevmiye miktarı kadar vicdan barındıran patronlar, patron kurbanı Abdo Heeeeyyyy gidi Abdo Yüreğinde yarım kalmış, yaşan(a)mamış sevdası, cebinde ölmeyecek kadar para, yine de Allahın işine karışılmaz düşüncesiyle saklanan kefeni ve bir köşesi yırtık hasret kokulu mektubu Abdo Heeeyyy gidi Abdo Ne yağmur ne fırtına ne kar Ne Akrep Ne Yelkovan yıktı seni Öyle hemen nasılda yıkıldın sevda karşısında Oysaki ne acılar çektin de sesin çıkmadı, neler gördün de kör oldu gözlerin görmezden geldin, malum çok nüfuslu evde millet ekmek bekler Geride bırakılan gebe kadınlar, hiç doğ(a)mayacak ceninler, yokluktan ölen çocuklar Para uğruna kötü yollara düşmüş kızlar, kızının namusunu temizleyen babalar, babasının yerine dört duvar arasında kalan abiler Eksik dönen mevsimlik işçiler Heeeyyy gidi Abdo Babanın yokluğu dünkü gibi Köşesi yırtık kokuşmuş bir mektup öyle hemen yıkarmıydı seni
Sen, gözlerinde, yalnız ikimizin bileceği o Can Yücel şiiriyle gülmeyi öğreniyordun. Ulus’ta birini bıçaklıyorlardı, Balgat’ta pazar kurulmuştu, Etlik’te bir telefon acı acı çalıyordu. Hurda vagonlarda tuhaf bir kaygı, yüksek hastanelerin perdesiz pencerelerinde mayalanmış bir sitem, üçüncü sınıf filmlerde 50.000 lira yevmiye ile figüranlık. İdare ediyordu. Yeterdi.  ..Selim Temo...
Reklam
369 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.