Mustafa Kemal Atatürk 'ün 1.Dünya Savaşı ve kurtuluş savaşı sürecini dile getiriyor.
448 Sayfadan oluşan kitap, şu bölümlerden oluşmakta.
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşı'na Girişi ve Mustafa Kemal
Çanakkale Savunmasında "Kaderin Seçtiği Kişi" Mustafa Kemal
Yorgun Savaşçı
1. Dünya
Bir devlette yasa güçsüzse ve çiğneniyorsa, bence yıkılış çok yakındır; ama yasa yöneticilerin üstündeyse ve yöneticiler onun kölesi ise, devlet kurtuluş nimetlerine kavuşur.
Uyanmak zor, uykunu bölmedikçe kurtuluş
Çıkışı bulamadığın yol üzeri, gözün kapalı yıpranış
Yıprandığını bir tek senin bilmen kıvranış
Ağladığını kendin görmen, ruhen yıkılış
Onlar, anlatsan da anlamazlar
Bir anlam da yüklemezler
Çıldırdığını düşünürler
Kurtuluş Savaşı sadece bir zafer değil, yenilgilerden sonra, yenilgiler arasında bir zaferdi. Bütün övünmelere karşın bu gerçeğin halka yer etmemesine, aydının bilinçaltına itilmemesine imkân yoktu. Bu bakımdan bu dönemin edebiyat ürünlerinde büyük bir kötümserlik, bir umutsuzluk göze çarpar. Aslında bu kötümserliğin tarihsel ve daha derin nedenleri vardır; imparatorluğun yıkılış günlerindeki serüvenlere kadar uzanırlar. Aydınlarımız yüz elli yıldır büyük bir değişim ve türlü uyumsuzluklar içindedir.
Bir devlette yasa güçsüzse ve çiğneniyorsa,bence yıkılış çok yakındır;ama yasa yöneticilerin üstündeyse ve yöneticiler onun kölesi ise,devlet kurtuluş ve tanrıların kentlere verdiği bütün nimetlere kavuşur.
1911 - 1923 yıllarında, Balkan Harbi faciaları, Dünya Harbi, yabancı işgali, Sevres Antlaşması gibi imparatorluğun yıkılış buhranları içinde Gökalp daima sosyal sorun üzerinde durdu; kurtuluş yolunu daima sosyolojinin kılavuzluğunda aradı.
Toplumların, toplumsal yapıların çatırdamaya başladığı, düzenleri bir ölçüde ayakta tutan ideolojilerin yıkıldığı, değerler dizgesinin geçerliğini yitirdiği dönemlerde insanlar da çılgınlaşmaya başlar. Bunun tipik örneği eski Roma'nın yıkılış ve çöküş döneminde görülür: Bu dönemde insanlar durmadan Tanrı üretmiş, bununla da yetinmeyip fal ve büyüde kurtuluş aramaya başlamışlardır. Aynı şeyin son yıllarda dünyada ve ülkemizde tekrarlandığı görülüyor: Fal, büyü, şans oyunları, lotaryacılık, milli piyango, vb. almış başını gidiyor. Yazar, şair ve sanatçıların bir kesiminin bu yönelimlerin etkisinin dışında kalmayacaklarını düşünmek epeyce saflık olur.
Millet, tarihinin ancak devletlerin yıkılış ve çöküş gibi bunalımlı zamanlarında kaydettiği çok önemli ve tehlikeli anları yaşıyordu. Böyle anlarda, talih ve kaderini doğrudan doğruya kendi eline almakta gaflet gösteren milletlerin, gelecekleri karanlık ve felaketlerle doludur. Türk millet, bu gerçeği anlamaya başlamıştı.Bu kavrayışın sonucuduyki, kurtuluş ümidi vaadeden her samimi işarete koşmaktaydı. Ancak, bir toplumun uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve terbiyesinin etkisinden bir günde, bir yılda kurtulup serbest kalacabileceğini düşünmek ve kabul etmek doğru değildir.Bu sebeple, durumu ve gerçeği bilenler, ellerinden geldiği kadar bağlı bulundukları millete ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluş hedefine yürümekte önderlik etmeyi en büyük insanlık görevi bilmelidirler.
*KİTAP İNCELEME YAZIMDIR*
1200 YILLIK SÜRGÜN
Kelimeler, kavramlar, değerlerin ölçüsü ve dengesi
Sosyolojik, tarihsel ve politik inceleme/yorum ve tespitler içeren bu kitap;383 sayfa olup 4. Baskısını yapmıştır. 9 bölüm halinde, Göktürkler ’den, Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar geçen süreci, sebep-sonuç ilişkilerini irdelemiştir.
Daha önceleri;
Ulus, tarihin ancak devletlerin yıkılış ve çöküş gibi bunalımlı zamanlarında kaybettiği çok önemli ve tehlikeli anları yaşıyordu. Böyle anlarda, tarih ve yazgısını doğrudan kendi eline almakta aymazlık gösteren ulusların gelecekleri, karanlık ve yıkımlarla doludur.
Türk ulusu, bu gerçeği anlamaya başlamıştı. Bu kavrayış sonucuydu ki, kurtuluş umudu veren her içten işarete koşuyordu. Ancak bir toplumun, uzun yüzyılların uyuşturucu yönetim ve eğitiminin etkisinden bir günde kurtulup serbest kalabileceğini düşünmek ve kabul etmek, doğru değildir.
Bu nedenle, durumu ve gerçeği bilenler, ellerinden geldiğince, bağlı oldukları ulusa ışık tutup yol göstererek, ona kurtuluş hedefine yürümekte önderlik etmeyi, en büyük insanlık görevi bilmelidirler.
Geçen yüzyılın sonlarında, büyük Devletimizin altın topraklarını bölüşmek için, Batılıların bir araya getirdikleri birçok şart, tarihî - kültürel birikme ve sürtüşmelerle iyice yıpratmaktadır iç yapımızı. Tanzimat, kısa zamanda, dış etki ve eritilmemiş iç yabancı unsurların çalışmaları ve düşünce kurumlarımızın zayıflığıyla, ufak bir kaydırış ve