Fransız asilzadenin Yıldırım Beyazıt’a söyledikleri;
"Esir bulunduğumuz müddetçe kimse tarafından horlanmadık, tartaklanmadık, hiçbir hakarete uğramadık. Hatta keselerimiz altın dolu olduğu ve bunu bildikleri hâlde kimse el uzatmadı. Sizden ve komutanlarınızdan sadece iyilik gördük. Yazık ki biz sizi yanlış tanımışız! Hayatımız boyunca bir daha Osmanlı Sultanı siz haşmetlü Bayezit Han'a karşı gelmeyeceğimize, hiçbir zaman Osmanlı'ya karşı kılıç çekmeyeceğimize şerefimiz üstüne yemin ediyoruz!"
Yakın zamanda bir tane youtube kanalı açacağım. Orada nasip olursa (ses kaydı olarak) kitapların bölümleri üzerine birkaç dostumuzla müzakere edeceğiz ve bu kayıtları o kanala arşivleyeceğiz. Bu müzakerelerin ekserisi Süleymaniye câmisinde olacak. Zaman zaman Ayasofya, Fâtih Câmii, Yıldırım Bayezit ve hatta Yavuz Selim câmisinde de olabilir. Gayemiz hem kendimiz için ileride okuduğumuz kitaplara dair yorumlarımız vesilesiyle kitap hafızamızı taze tutmak hem de birkaç Müslüman gence de olsa fayda sağlamak. Sayının ehemmiyeti yok. Elhamdülillah ki yok.
Reklam
383 syf.
5/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Hellöö galiba ilk kez bir türk yazara yorum yapacam. Adım her ne kadar kitap beğenmiyora çıksa da bunu kabul etmiyorum. Arkadaşlar ben çok üzülüyorum ya hevesle alıp vaktimi verdiğim kitapları beğenmeyince. Bu kitaptan da umutluydum. Kısaca konusundan bahsedeyim. Nil Bursa'nın isimsiz ama sevimli mahallelerinden birinde yaşayan genç bir kızımız. Günleri okula gitmek, ders çalışmak, baş belası abisi ve ekürüsi ana erkek karakterimiz Fatih abisiyle feminist muhabbetler yapmakla geçmekte. O böyle yaşayadursun büyüdüğünü ve güzelleştiğini fark eden taliplileri kapısını çalmaya başlar. Her şey yazarın da dediği gibi bir dolunay gecesi ilk talibinin abisi ve ekürisi fatih tarafından dövülmesi ile başlar. Fatih fark eder ki Kürşatın küçük kardeşi Nil, artık hiçte küçük değildir. Kitaptaki abi kardeş ilişkisini sevdim. Fatih karakterinin duygularını farkettiği süreci de güzel işlemiş . Ama uzun uzun bursa tarihi ve kadın karakterimizin cinsiyet eşitsizlliği üzerine olan iç ve dış konuşmaları tüm hevesimi aldı götürdü. Yazar kitabı wattpad platformundaki birçok kitaba tepki olarak yazmış. Ki kendisini burda tebrikte ediyorum Nil hiçte salak bir kadın karakter değildi ama bu uzun tiradlar okuma hevesimi alıp götürdü. Romandan ziyade ders kitabı okur gibi hissetim. Devam kitaplarını okurum ikilinin ilişkisi nasıl bağlanacak merak etttim. Umarım devam kitaplarında da Yıldırım Bayezıt okumayız. Ayrıca baskısını yan boyamasını da çok tatlı buldum. Piyasada adı lazım değil bazı yayınevleri artemis milenyumu örnek alabilir.
Ay Çarpması
Ay ÇarpmasıSezen Aksın · Artemis Milenyum · 0148 okunma
240 syf.
10/10 puan verdi
Ben Deli Kurt oldum. Deli Kurt'un Gökçen'in gözlerine büyülendiği gibi bu kitaba büyülendim. Atsız'ın kendine çekip sürükleyen ve bağlayan müthiş üslubu, akıcılığı, imgeleri, mitolojiye değinmeleri, savaş duygusunu hissettirip askeri yapıyı anlatışı , betimlemelerin güzelliği, tarihi olayları aktarışı, aşkı satır satır işlemesi...
Deli Kurt
Deli KurtHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 202015,5bin okunma
Yıldırım denmemiştir Bayezit'e boş yere Titredi yer gök çıktığı zaman sefere Daha nice kahramanlar var saymakla bitmez Zaferlerini yazmaya binlerce cilt yetmez Kızarsa ırkın çok devletler milletler çıkar Yaşayacak ırkın ta ebediyete kadar.
Timur Altınordu seferinin dönüşünde Sadi Şirazi'nin bağrında yetiştiği güller şehri Şiraz'a yürüdü. Burada az kaldı, dünyadan siliniyordu. Türk Teke Türkmenlerinin Başbuğu olan Kutluk oğlu Mansur hepsi beş bin seçkin atlı ile, Timur'un otuz binlik Hassa ordusunu öylesine vurdu ki, sancak altına kadar vardı, Timur'a üç at boyu ölçüsü yaklaştı. Dal kılıç üzerine saldırdı. Timur gibi çolak olan Mirahuru (saray ahırlarının başı) bakır siperi başı üzerine yıldırım hızıyla tutmamış olsaydı, bu sipere çarparak bükülen kılıç, Timur'un başını alacaktı. Timur'un ordusu perişan olmak üzere idi. Fakat onun güneşi daha kararmamıştı.
Sayfa 86 - Akçağ YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Bizeban…”
“Osmanlı’da Farsça terim olarak ‘Bizeban’ olarak anılan dilsizlerin Saray ve Harem’de kullanıldığını, ancak Osmanlı’da ne zamandan itibaren istihdam edildiğine dair kesin bir bilgi yoktur. Ancak incelenen kaynaklarda başlangıcını Yıldırım Bayezıt devrine kadar götürüldüğünü görürüz...”
Timur önceki mektuplarında, diplomatik terim ve gereklerine uyarak, Yıldırım'ı kendisi ile aynı seviyede tutmuş ve adını da aynı derecede tutmağa özen göstermiş, sadece kendi adını Bayezıt’ın adından önce yazmıştı. Yıldırım ise mektubunda, kendi adını altın yaldız ile, Timur'un adını ise onun altına kara mürekkeple yazmıştı. Timur, diplomasiye aykırı bu durumu görünce "Murat oğlu çıldırmış" diye haykırmış, Bayezıt'ın kendisini karısından mahrum edeceği hakkındaki satırları okuyunca, hiddeti daha da artmıştı. Çünkü; Tatarlar indinde bir adamın karısından söz etmek onun kişiliğine hakaret sayılmaktaydı. Bayezıt'ın göndermiş olduğu hediyeleri (at, av kuşları) de geri çevirmişti. Çünkü bunlar da tahrir anlamında onar tane gönderilmişti (Dokuzar olması gerekirken), Tatarlar indinde dokuz sayısı kutsal sayılıyordu.
Osmanlı-Karakoyunlu İlişkileri
Ülkeleri Timur ordularının istilâsına uğrayan Karakoyunlu Hükümdarı Kara Yusuf ile Irak Hükümdarı Sultan Ahmet Celayir önce Mısır'a kaçıp sonra Osmanlı ülkesine, Bursa'ya gelip Yıldırım Bayezıt'a sığınmışlar hükümdar da bunları himayesine almıştı. Timur Osmanlı Hükümdarı'na bir mektup gönderip kendisine sığınan bu iki hükümdarın tarafına teslimini istemiş, Yıldırım ise bu isteği reddetmişti. Timur ile Yıldırım Bayezıt arasındaki ilk ihtilâf böyle başlamıştı 1400). Karakoyunlu Kara Yusuf ile Sultan Ahmet Celayir, Yıldırım Bayezıt'ın, Er­zincan seferine de katılmışlardı. Bu iki hükümdar da Timur ile yapılan savaşta ellerindeki zayıf kuvvetlerle Osmanlı ordusunun yanında yer almışlar, fakat savaş sonunda; Timur'a esir düşerek Mısır'da hapsedilmişlerdir. Ancak, Timur'un ölümünden sonra ülkeleri­ne dönebilmişlerdir.
Yıldırım Bayezıt ile Timur arasında yapılan mektup teatisi de siyasî bakımdan Osmanlı Devleti yararına olumlu bir şekilde sonuçlandırılamamıştı. Yıldırım Bayezıt'ın daha ilk mektubunda hislerine kapılarak Timur'a kudurmuş köpek diye hitap edişi, daha sonraki mektuplarında kendi adını yaldızla, Timur’un adını siyah mürekkeple yazdırmış oluşu, siyasî mektuplaşmalarda uyulması gereken nezaket kurallarına aykırı davranışları, Timur'u hiddetlendirmiş ve yapılan Sivas baskını ile Ankara Muharebesi'nin tohumları atılmıştı.
Reklam
640 syf.
8/10 puan verdi
·
28 saatte okudu
Türk İslam dünyasında, Timur, Yıldırım Bayezit, Uluğ Bey dönemlerini anlatan, dönemin sosyo-kültürel, askeri, siyasi ve dini yapısını anlatan, ilginç bilgiler öğrenebileceğimiz güzel bir kitap.
Ahrar
AhrarRafet Elçi · Litera Yayınları · 2013206 okunma
Milli değer olmuş büyüklere hakaret edilmesini kabul edemeyiz. Dünyada hiçbir cemiyette, Çingene cemiyetinde bile milli mukaddesata ve milli değerlerine dil uzattırmazlar. Yazık ki Kemalist bunu yapıyor. Avrupa'yı tepeleyen Yıldırım Bayezit'a ve tarihte yeni devir açan Fatih'e hakaret ediyor.
Mustafa Kemal Atatürk
 “- Bu tepe Sezar ordularını, İskender ordularını ve nihayet Yıldırım Bayezit ordularını aldatmış ve burayı hakim zanneden nice kumandanlar, karşılarındaki kuvvete değil bu mevsimde güneşle başlayan fırtınaya mağlup olmuşlardır. Düşmanın da topçusunu bu tepenin aldatacağı muhakkaktı. Tarih boyunca bir çok kuvvetlere mezar olan bu yeri Türk ordusuna da mezar yapmaklığım için hiç tarih bilmemekliğim, basit bir çetebaşı olmaklığım lazımdı. Tarih yalan söylemez. Hadiseleri bir masal olarak değil, aynı hataları tekrarlamamak için okumak lazım geldiğini, bugünkü savaş göstermiştir. Bulunduğunuz yerin tarih ve coğrafyasını okumadan işe başlamayın...” demişti. İşte biz siperlere kadar gelen, bizimle birlikte sabaha kadar uyumayan, en ufak hadiselerden zafer çıkaran böyle bir başkumandanla İstiklal Harbini kazandık."
Sultan Murat, fetih hazırlıklarını sürdürürken Hacı Bayram Veli hazretleriyle de görüşmüştü. Yine bir görüşme esnasında konu İstanbul'un fethine gelmişti. Sultan Murat: —Allah'ın izni, evliyanın himmet ve duasıyla İstanbul'u almak istiyorum. Rahmetli dedem Yıldırım Bayezit bir netice elde edemedi. Devlet-i Al-i Osman'ın topraklarının ortasında bir Bizans Devleti'nin olmasına gönlüm hiç razı değil. Sevgili Peygamberimizin de (s.a.v) fethini müjdelediği bu İstanbul'u almak için himmetinizi ve yardımınızı bekliyorum, der. Hacı Bayram Veli, derin bir tefekkürün ardından Sultan Murat'a şu müjdeyi verir: —Sultânım!.. Bu şehrin alınışını görmek ne size ne de bize nasip olacaktır. İstanbul'u almak, şu beşikte yatan Muhammed (Fatih Sultan Mehmet Han) ile bizim Köse Akşemsettin'e nasip olsa gerektir.
Sayfa 23 - Damla YayınlarıKitabı okudu
1372 yılında da. Sultan I. Murat Çatalca'ya kadar olan yerlerin fethini emretmiş ve nihayet, bu tarihte Çatalca'da alınmıştı. Bu durumda Bizans İmparatoru'nun Avrupa ile bağlantısı kesildi. İstanbul kuşatılmış oldu. İmparator V. Paleoloğos, Sultan I. Murat'a elçiler göndererek bağlılık anlaşması yaptı. Oğlunu da rehine olarak Osmanlı sarayına gönderdi. (1373) 1391 yılında Bizans İmparatoru V. Paleoloğos ölünce, yerine geçen oğlu Osmanlı Devleti'ne olan bağlılık anlaşmasmı tanımadı. Bunun üzerine Yıldırım Bayezıt, İstanbul surlarına kadar her tarafı işgal ettirerek, şehri tam bir kuşatma altına aldı. Yedi ay kadar süren bu kuşatma, İstanbul'un Osmanlılar tarafından gerçek manâda ilk kuşatmasıdır. Sultan Yıldırım Bayezıt, bu ilk İstanbul kuşatmasını, Macar kralı Sigismond'un saldırıya geçme ihtimaline karşı, Bizanslılarla önemli bir anlaşma yaparak kaldırdı.
Resim