İnsanlar niçin böyle yaşıyor, bu dünyada niçin bunca katledilen ve katledilecek olan insan var, bunu ne benim açıklayabilmem ne de sizin anlayabilmeniz mümkün değil...
İşte burası o ferah mekanların alemi, insanın bakışının ve düşüncesinin kavrayabileceği, insanın yaşamını sürdürebileceği ve bağlanacağı, güçlü ve cömert dünyaydı.
Madem hepimiz insanız ve varız o zaman ister savaş çıkmış olsun ister çıkmamış, cenazeyi kaldırmak ve ağıt yakmak boynumuzun borcudur, ihmal edemeyiz...
Yıldırım sesli manasçı, Cengiz Aytmatov'un üç kısa öyküden oluşan bir öykü kitabı. İlk iki öykü de, bozkır insanının savaş yüzünden yaşadığı acılar, çektiği özlemler çok yürek yakan bir şekilde işlenmiş. Bazı yerleri okurken insanın boğazı düğümleniyor. Özellikle Asker Çocuğu adlı hikayede babası savaşta ölen bir çocuğun duyduğu baba hasreti beni çok etkiledi. Yıldırım Sesli Manasçı ise, ilerde Kırgız Ulusal destanı Manas'ın anlatıcısı olacak bir çocuğun, Eleman' ın hikayesini okuyoruz. O da çok etkileyici bir hikaye. Isık Gölü Cengiz Aytmatov'un eserlerinde kullandığı bir coğrafya. Özellikle göldeki betimlemeler çok başarılı. Son hikaye olan Beyaz Yağmur'da ise, yazar bize geleceğe dair umut aşılıyor tutkulu bir aşk hikayesi üzerinden. Bu aşk hem yâre duyulan, hem de insanın toprağına duyduğu aşk. Çok sağlam bir hikayeydi :)
“Bu dünyada insanlar doğar ve ölür.… Ama dünyada, insan hafızası zamana meydan okur. İnsanın kendi hayatı, göz açıp kapatıncaya kadar geçen zaman kadar kısadır. Ölümsüz olan düşüncedir, fikirdir. Ve bu fikirler insandan insana geçer. Ölümsüz olan Manas’tır.”