Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
120 syf.
8/10 puan verdi
Toplumların yarattığı BİZ algısını, aklıyla kurşunlayıp erdemli BEN diyarına doğru yolculuk serüveninin işlendiği kitapta; yazar, çevrenin bize biçtiği rollerin bizi özgürlüğümüzden, neşemizden, kendiliğimizden, mutluluğumuzdan nasıl uzaklaştırdığını yansıtmıştır.
İnsanın kendi ereklerini gerçekleştirmenin önünde bir sur gibi duran engelleri örneklem yoluyla gösterdikten sonra, yalnız başına düşünsel bir yola çıkmış ve ulaştığı yerde yalnız seçilmişlerle yaşamak istediği bir idealar kenti resmetmiştir. Bir nevi sefil dünyalılardan, benlik oluşumu/gelişimi yönündeki bütün engellerden bunalan ve kendi gerçekliğini arayan bir ruhun, kurtuluş adına, "özgürlük temsili bir Nuh gemisi"ni resmetme örüntüsünün yansıtıldığı bir yazın olmuş.
Karanlık Orman, Üç Cisim Problemi serisinin ikinci kitabı. Genel bir kabul var, üç serilik kitaplarda ikinci kitaplar genelde zayıf olur ve sadece bir geçiş hikâyesi içerirler. Başlangıç ve sonun heyecanı arasında bir merdiven vazifesi görürler. Ancak Karanlık Orman böyle değil. Temeli atılmış bir başlangıcın devamından ziyade, bambaşka fikirler
Merak ederek başlamıştım bu kitaba ama o kadar karmaşık ki okumak işkence oldu resmen. Yazarın kendisi de ifade etmiş bunu zaten; okumakta zorlanabilirsiniz diye. Yani sonuna kadar okuma huyum olmasa sanırım yarıda bırakırdım kitabı. Yani merakı olanlar kitabın karmaşıklığını ve sıkıcılığını bilerek başlasın. Bir de kitaba başlarken belirli bir
Star Trek hikayelerinin ve filmlerin de geçen bir cümle vardır "Uzay, son sınır. Bunlar yıldız gemisi Atılgan'ın seyahatleridir." serinin ikinci kitabını bitirince aklıma bu söz geldi. Cyberpunk bir hikaye okuduğum zaman bende bu cümleyi şöyle düşünüyorum "Bilim, son sınır bunlar kurgu severlerin sonsuz okuyabileceği kitaplardır" şeklinde.
Seriyle Netflix de izlediğim iki sezonluk "Altered Carbon" dizisiyle tanıştım ve ikinci sezondan sonra dizinin iptal edildiğini duyunca üzülmüş bende "diziyi izleyemiyorsam kitapları okurum" diyerek okumaya başladım.
Serinin ikinci kitabı yer yer temposu yavaş olsa da hikayedeki olaylar ve fikirler devam etmemi sağladı. Bilim kurgu, gelecek, uzay ve cyberpunk temalarını seviyorsanız kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
Aklınızdaki sorulara, yüreğinize uygun cevaplar bulmamızı sağlayan kitaplar okumanız ümidiyle herkese iyi okumalar.
Yaklaşık iki hafta önce uygulamadan gitme kararı aldım. Çünkü sadece bir kitap uygulaması olmadığı gibi kitaplarla alakalı yapılan paylaşımlar haksız etkileşim alıyor.
Ama bu çok tuhaf soruşturma kitabına inceleme yazmalıydım :))
Ferhan Şensoy’u tanıtalım? Başarılı biri.
Ferhan Şensoy, 26 Şubat 1951 tarihinde Samsun'un Çarşamba ilçesinde
Dikkat spoiler içerir.
Cheng Xin, başarılı bir bilim insanıdır. Zamanında üniversiteden arkadaşı Yun Tuanming'e bir arkadaşı, fikri sayesinde milyarder olduğu için 3 milyon yuan hediye eder ve Tuanming kimliği gizli kalacak şekilde bir yıldız satın alıp Cheng'e hediye eder. Cheng ise Thomas Wade'in başkanlığında Üç Cisim ile
Tek bir kurgusal karakterin ön planda olduğu herhangi bir yazın serisi (roman ya da öykü) daha fazla ilgi görüyor diyebilir miyiz? Okurun kolayca bağlanabileceği bir karakter ve o karakterin başından geçen türlü türlü olaylar… Bu bağlamda bilimkurgudan fantastiğe, korkudan polisiyeye çeşitli temaların işlendiği eserler doğal olarak bir adım önde
Uzun zaman önce gökbilimciler Dünya'nın eşsiz olduğunu düşünüyordu. Artık Güneş etrafında dönen yedi gezegen daha olduğunu biliyoruz. Bir zamanlar Güneş'in eşsiz olduğunu düşünüyorduk. Artık Samanyolu'nda yüz milyarlarca güneş olduğunu biliyoruz. Yalnızca yüz yıl önce çoğu gökbilimci Samanyolu'nun eşsiz olduğunu kabul ediyordu.
Konusu: 29 Ocak 2035 yılı… Kuyruklu yıldız Dünya’ya çarpacak... Denise, annesi ve ablası Iris’le birlikte Amsterdam’daki evlerinin yakınında geçici bir sığınağa gidip kıyametten kurtulmayı bekleyecekti. Ama bazı aksaklıklar vardı ve yetişmek artık imkansızdı. Son anda karşılarına bir fırsat çıkmıştı. Dünya küle döndüğünde yeni bir gezegende koloni kurma hazırlıkları yapan bir nesil gemisi. Her yolcunun gelecek için yararlı yetenekleri olması gereken bir gemide, otizmli Denise hem kendisine hem de ailesine nasıl yer bulacaktı?
İnceleme: Konusu ve karakterleriyle akıcı bir bilim kurgu temalı farkındalık kitabı. Yazara 2004 yılında otizm teşhisi konmuş, korkularını ve yaşadıklarını Denise karakteri üzerinden bize aktarmak istemiş, çok da başarılı olmuş.
Keyif alarak aynı zamanda da otizmin bir kez daha farkına vararak okudum. Kitapta sadece bazı kısımlarında hareketlilik azdı. Kıyamet günü daha zor ve yorucu geçebilirdi bu da kitaba biraz hareket getirebilirdi. Ama kitap bu haliyle de güzeldi. Bu başarılı farkındalık kitabını sizlere de tavsiye ediyorum ve keyifli okumalar diliyorum.
Mükemmel !
Uzun bir süreden sonra okumaktan çok zevk aldığım bir kitaptı. Yazarımızın bir dönem donanmada görev alması eserini etkilediğini düşünüyorum, Çağdaşları tarafından '' Bilimkurgunun Dekanı '' olarak tanınıyordu. Yazıldığı dönemdeki ordu şartları göz önünde bulundurulunca ileride ki askeri gelişmelere atıflarda bulunulmuş(1959). Askeri işleyişi mükemmel bir ustalıkla aktarılmış, yazar ile tanışma kitabımdı. Kesinlikle okunmasını tavsiye ederim :) Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkürü bir borç bilirim.
2.si gelsin diye heyecanla beklediğim kitap.
Bilimkurgu seven biri olarak karakterlerin gerçekliğini, olayların kalbe dokunuşunu, her ne kadar fantastik olsa da sanki gözümü kapatsam içine giribilecekmişim gibi hissettirmesini çok sevdim.
Aslında hayata dair de çok güzel mesajlar taşıyor. Önyargılarımızdan sıyrılmamız gerektiğini, zor şartlarda kenetlenip kan bağı olmasa da bazı şeyleri paylaştığımız insanların bazen biyolojik aileden daha aile olabileceğini gösteriyor yazar bize.
Aynı zamanda konunun bağlantıları, sürpriz sonlu maceralar da diğer sayfaya geçme sabırsızlığı yarattı bende. Kesinlikle okunmalı, hatta ben film olmasını da gönülden dilerim.
Sözler vardır, bırakıp gitmezler asla...
Cenap şahabettin, unutulmaz sözlerle donatılmış bir kitapla karşımıza çıkıyor. İçerikteki istisnasız tüm sözler, okuyucuyu bir yerden yakalamayı başarıyor ve bu da kitabın kalitesini ortaya koyuyor...
'Tiryaki sözleri'nde yazar hayatın her noktasına dokunmayı başarmış. Her konuyla ilgili bir söz bulmak mümkün, adeta sözler külliyatı
Her bilim kurgu kitabı okuduğumda sorgulama gücüm düş gücüm artıyor…
Yıllarca yaşadıkları yeri bir dünya sanan insanların, aslında uzayda dolaşan bir gemi olduğunu keşfetmekle sonuçlanıcak başkaldırılarını, araştırmalarını ve yaşadıkları maceraları soluksuz okuyacaksınız…
Kahramanımız bir odada hafızasını kaybetmiş olarak uyanır, bir kaza geçirdiği için hastane de olduğunu zanneder. Sonra ona yemek getiren kişi bir mahkum olduğunu ve gemide olduğunu indikleri zaman kendisine suçu ve isminin söyleneceğini şimdilik sadece bir numarası olduğunu söyler. İndikleri zaman geminin bir yıldız gemisi olduğunu ve geldiği yerinde suçluların gönderildiği bir gezegen olduğunu anlar. İsmini ve suçunu söyleyen kişi daha sonra tüm mahkumlara yaptığı konuşmada bu gezegende ortalama hayat sürelerinin 3 yıl olduğunu ,kaçmanın imkansız olduğunu ,en alt tabakadan başlayacaklarını ve şanslılarsa ilerleyeceklerini söyler. Şans eseri ilk günü sağ atlatan kahramanımız ,zaman içerisinde suçsuz olabileceğini düşünen kahramanımız dünyaya dönerek kendisini kimin suçladığını bulmaya ve intikam almaya çalışır; ama bulacağı şey bulmak istediğinden çok farklı olacaktır. Okuyunca aklıma ilk Avustralya geldi. Etrafı okyanus, kaçacağınız tek yön de uçsuz bucaksız çöl. Bilmediğiniz bir tabiat ve görmediğiniz hayvanlar da cabası.:) Yazar kahramanı hayatta tutma işini biraz abartmış, başına gelenlerden kurtuldukça yok artık diyorsunuz. Konusu ilginç, bilim kurgu olmasına rağmen ortamı ve zamanı değiştirseniz tarihi roman olabilecek bir yapısı var. Keyifli okumalar dilerim.
Şöyle ki ben asla bilimkurgu klasikleri ile anlaşamıyorum. 1959 da yazılmış olan bu kitap bütün türdeşleri gibi uzaydan kurgudan çok bir alt metin vermeye çalışıyor. Bu kitaplardan okuduysanız bilirsiniz. Ve benim asla ilgimi çekmeyen bir durum bu. Ben daha çok aksiyon daha çok uzay, savaş belki virüs vs isterken onlar bana daha çok ders veriyor.
Bu kitabın alt metni Tarih ve Ahlâk felsefesi. Asker olmaya çalışan Juan Rico ile büyüyor, olgunlaşıyor savaşıyoruz. Bence kitabın en büyük eksiklerinden biri de çevrenin çok tanıtılmaması. Yani bir sahne var fakat gözünün önünde canlandırabilecek kadar materyal yok.
Biliyorum birçok kitaba ilham olmuş gerçekten klasik bir eser ama ben nasıl olduğunu asla anlamıyorum bu tarz şeylerin. Kitap zaten 300 sayfa. Biz 200 sayfa müfrezelerde kaç subay var? Bir subayın görevi ne? Subay kaç kişiye emir verir? Kaç kişiden emir alır? Emri uygulamazsa ne olur gibi ayrıntıları okuduk. Yani kitap adının hakkını veriyorum gerçekten gidip yıldız gemisinde asker olabilecek kadar bilgim var artık
Bilimkurgu konusunda mükemmelim. Her şeyi okudum her şeyi biliyorum diye bir iddiaam asla yok olamaz da. Ama bu tarz bir bilimkurgu bana hiç uymuyor. Uzay operası en sevdiğim türlerinden biri bilimkurgunun. En azından bu alt türün en klasiklerinden birini okudum diyebilirim artık. Pişman değilim ama bir daha olsa bir daha okumam. Başka bir şey seçerim
Ps : Aynı zamanda filmi olduğunu söylemeyi unutmuşum. Haftasonu filmini de izleyip vedalasacağım kitapla. Bence filmi daha iyidir bu sefer öyle hissediyorum