Birinci kitap beklentimi o kadar üst çıtalara çıkartmıştı ki... Galiba daha üstü olamaz diyordum. Ama bilin bakalım bu hangi yazar? Tabi ki Nagila ve ondan da bundan daha azını beklemek hata olurdu.
O kadar fantastik kitap okudum ama ben hiçbir fantastik kitabın böylesine kadınları öne çıkardığını görmedim. O kadar duygulandım ki. Yani seri tamam
Yüce İda dağından bir top ışık doğar
Sarı rubalı şafak, Okeanos'un akışlarından doğdu
Tanrıların kralı Yüce Zeus, yazdı tekmil canlıların kaderini
Doğdu dünyanın en üstün diyarında bu büyük destan
Adı şanlı kendi şanlı Homeros'un dilinden
Anlatıldı binlerce yıl önce
Şimdi ben de bu şiirsel destanı anlatacağım size
Homeros gibi değilse de
STEFAN ZWEİG’IN DOSTOYEVSKİ BİYOGRAFİSİ VE YERALTINDAN NOTLAR
Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar adlı romanı dikkatle incelendiğinde yazarın biyografisi ve eserin kahramanı arasında benzerlikler olduğu görülmektedir. Dostoyevski, eserin girişinde yaptığı açıklamada notların tamamen hayal mahsulü olduğunu söyler. Ancak ona göre toplumda
İç hesaplaşmalarım bitmedikçe ki bu şekilde bitmesi mümkün görünmüyor, sen yine bana öyle manasız, anlamsız, anlamamış gözlerle bakacaksın. Ben yine içimde kopan fırtınaları sana ifade etmektense yıldızların kaymadığını, güneşten aldıkları ışıkla parladığını, bazılarının ise karardığını söyleyeceğim…
Halen haklarında çok şey bilinmemesine rağmen karadeliklerin; sonsuzluğun, zamansızlığın başlangıç noktaları olduğunu söyleyeceğim.
Sen sevgiden söz ettikçe, düşlerindeki evrensel aşk'a ulaşmanın katı haldeki kalbimin sevgi üzerine atmasını sağlayarak mümkün olacağını ve böylece elde edilecek ısının, aşkı damıtmak için kullanılması gerektiğini anlatacağım.
Bu noktada anlaştığımızda ise, gök kubbede parlayanlar, göz kırpar gibi yanıp sönenler yıldızdır deyip, sonsuza kadar sevişebileceğimizin olabilirliğini kanıtlamak için peş peşe yalanlar söylemek zorunda kalacağım
Uzun yıllar aradan sonra, risale bahçesinden tattığım ilk risale. Ama bu defa yavaş, yavaş… Kelime kelime… Hikmetini sorgulayarak, tefekkürler eşliğinde.
Yeri geldi denizlerin, rüzgarın, şimşeğin, rengarenk çiçeklerin, envai çeşit hayvanların; yeri geldi Peygamberlerin, evliyaların, sıddıkların, nurani kalplerin lisanıyla ve şehadetiyle Tevhid
Nazım Hikmet’i anlatmak zor.. Sadece anlatmak değil, anlamak da çok zor..
Çünkü hiçbirimizin tüm hücreleri onun kadar hasrete bürünmedi. Hiçbirimiz nefes aldığımız zamanın yarısından fazlasını ya sürgünde ya da parmaklıklar ardında geçirmedik. Aşık olduk belki ama hiçbirimiz onun kadar aşık olup onun kadar özlemedik. İki buçuk aylık çocuğumuzu
Nazım Hikmet Ran'ın seçme şiirlerinden oluşan, isterseniz bir solukta okuyabileceğiniz, isterseniz de zamana yayarak kendinize birkaç şiir molası vererek bitirebileceğiniz bir kitap.
Kitaptaki şiirlerin birçoğu basamaklı dizelerle yazılmış. Dizelerdeki bu hareketliliği
Rivayet odur ki Konstantiniyye'de, Ayasofyanin en müstesna yerinde mündemiç "Meryem Ana, İsa ve Havarileri" tasvirli değerli bir tablo arzı endam ediyordu.Tablo Hristiyan dünyasının , bilhassa Doğu Hristiyanlığının asırlardır devam edegelen kutsal bir sırrını taşıyordu .O sır söyle ifade edilmişti:" Bu tablo bulunduğu şehrin
Aşkı kalıcı kılmak hakkında ...
İlişkinin gizemi kaybolunca aşk da kaybolur. Bu kadar basit. Demek ki bizim için öylesine önemli olan aşk değil, gizemin kendisi.
Aşk bağlantısı bizi gizemle temasa geçirmek için yalnızca bir araç. Belki de bizler, gizemin yakınında olmanın mutluluğu sürsün diye arzuluyoruz aşkın sürmesini. Kıpırtısız durmak gizemin doğasına aykırı. Yine de gizem her zaman mevcut orada, bir yerlerde.
Yeni aşkın romansı, yalnızlığın romansı, nesneliğin romansı , kadim piramidlerin romansı, uzaklardaki yıldızların romansı, gizemle temasa geçmenin yolları. Lakin ebedileştirmek konusunda herhangi bir tavsiyem yok. Fakat sizlere bildiğim en önemli gerçeklerden ikisini hatırlatabilirim ve hatırlatacağım da:
1- Her şey onun bir parçası.
2- mutlu bir çocukluğa sahip olmak için asla geç değil.