Elveda Gülsarı’nın inceleme yazmakta zorlanacağım bir eser olduğunu düşünüyorum. Bunun farklı sebepleri var. Mesela, hakkında o kadar çok şey söylemek istiyor ve biliyorum ki, bütün bunların bir yazıya sığması mümkün değil. Bunun dışında, benim için çok fazla duygu yoğunluğuna sebep olan bir yazarın eseri olması da önemli. Zira benim nezdimde,
“Böylesine güzel bir gökyüzünün altında, bu kadar kötü insan nasıl yaşayabiliyor?” (
Fyodor Dostoyevski)
İnsanoğlu, iyilik ve kötülük tohumlarını aynı anda içinde taşıyan bir varlık. Çocukluğundan itibaren yetiştiği sosyal iklime, soluduğu havaya, içtiği suya, birlikte olduğu insanlara, karşılaştığı tutum ve davranışlara göre bu özellikleri bir ağaç gibi boy
NOT : Bu kitabı okuduktan sonra bir at sahibi olmalıyım fikri ağır basabilir. ( At hırsızlığı yapmamak şartıyla :D )
NOT : Bir kış günü üstünüzde battaniye elinizde bir kahve ve önünüzde bir kitap olsaydı, o kitaplardan biri bu kitap olmalıydı...
Bazı usta kalemler vardır ve bu kalemler vazgeçilmezlerimiz olur. Ne hakkında yazarlarsa yazsınlar
İnsan kendisiyle de karşılaşır.
Az bilinen bir kitabı okumanın erinci başkadır. Büyük keşiftir okur için. Kerem Işık ismiyle yolum belki de hiç kesişmeyebilirdi. Yine her zamanki gibi Kızılay YKY şubesine gider önsözü okur öylece yanından gidebilirdim. Yazarın sıkça söz ettiği ''yazgılanma'' burada devreye girmiş olacak. Şube müdürüyle kendimi
Aziz Nesin 'in kitaplarından birinde geçen bir hikaye okumuştum. Aklımda kaldığı kadarıyla hikaye şöyleydi:
Bir hikaye yazmış ve kendi adını kullanmış hiçbir yayınevi basmamış. Sonra hikaye iyi olmadı galiba diye düşünüp başka bir hikaye yazmış, bunu da yayınlatamamış. Derken bir hikaye daha yazmış ama yok yok yok bunu da
Elveda Gülsarı
Yaşlı adam Tanabay at arabasını sürer, bozkıra doğru.. Araba tökezler o esnada, telaşlanır; ata bakmak için arabadan aşağı iner. N'oldu Gülsarı? Neden durdun? Takatin mi kesildi? Anlar ki Gülsarı ecel terleri dökmektedir.
Tanabay iç geçirir. Demek sen de yolun sonuna geldin, haa Gülsarı. Aklı gençlik yıllarına gider.
Askerden yeni gelmiştir. O sıralar yeni rejimin hararetli savunucularındandır. Partiye üye olmuş. Demirci ustalığı yapmaktadır.
Bir gün yakın arkadaşı Çora yanına gelir. Ona Yılkı atlarına bakmasını teklif eder. İşte Tanabay'ın Gülsarı ile karşılaşması tam o anda gerçekleşir. Teklifi kabul eder. Yılkı atlarının bakımını üstlenir.
Günlerini Gülsarı'yı yetiştirmekle geçirir. Binbir emek verir. Artık Gülsarı yetişmiş, yarışlara katılabilir hale gelmiştir. Bütün gözler onun üzerindedir, girdiği her yarışı kazanıp dikkatleri üzerine çekiyordur.
Çiftliğe yeni gelen yönetici ise bu sıralarda Gülsarı'nın methini duyar. Ona talip olur. Tanabay ilk zamanlar onu vermek istemez, ama gelgörelim eli mahkum. İstemeye istemeye atı yöneticiye vermeye razı olur.
Yılkıdan ayrılan Tanabay, bu kez parti aracılığıyla koyunların bakımını üstlenir. O zamanlar ağır kış şartları ve bakımsızlık yüzünden çoğu koyun telef olmuş, beklenilen verim alınamamıştır.
Olanları gören müfettiş hemen hesap sorar. Tanabay artık müfettişin pervasızlığına karşı dayanamayacak hale gelir ve zapt edilmeyen atlar gibi müfettişe isyan eder, partiden atılır.
Son olarak kitap, yaşlanan yılkı atı Gülsarı'nın hayata gözlerini kapamasıyla biter. Elveda Gülsarı..