''Kişinin içinde yaşadığı topluma karşı duyduğu hoşnutsuzluğun neden olduğu daha iyi yaşam arzusudur ütopya.''*
Utopia, Thomas More'un kendi ''ideal devlet''ini oluşturduğu, içinde birçok tartışmalı konu barındıran, yeni bir türe ismini veren, önemli bir kitaptır. Utopia'da More, hem kendi
Küçük Şeylerin Tanrısı kitabı 1997 yılında Man Booker Ödülü'ne değer görmüş olup, yazarı tarafından 1992 yılında yazılmaya başlanmış ve 1996 yılında tamamlanıp yayımlanmıştır. Kısa bir sürede ödüle layık görülen kitabın yazarı
Arundhati Roy 1961 yılında Hindistan'da ; Süryani bir anne ve Hindu bir babanın kız çocuğu. Uzun yıllar Hindistan'da yaşamış
Köy Enstitüleri hakkında okurken, araştırırken daima içimde bir hüzün bulunur bu konu hakkında duygusallık boyutum çok fazla ve içimden daima şunu geçiririm "Keşke Köy Enstitülü olsaydım" diye..
Ben Eğitim Fakültesi mezunuyum lakin okuduğum üniversitede verilen eğitimden dolayı utanıyorum. Dört yıl boyunca verilen eğitim bir boşluktan
KAR : İnancın ve inançsızlığın kitabı.
Nereden başlamalı anlatmaya ?
Her şeyden önce Orhan Pamuk okumaya direnmek demek , bir önyargı uğruna bu ülkeye ait birçok hakikatten mahrum kalmak demektir. Görüşlerine katılmayabilirsiniz ama rica ediyorum önyargılı olmayın ve okuyun yazarın kitaplarını.
İNANMAK YA DA İNANMAMAK
Her görüşten insanın
(İncelemeyi yazmadan önce kitabın aklımda kalan bölümleri dışında bazı yerleri tekrar gözden geçirdim ve buradaki incelemelerin tamamını okudum. Çamur atanlar hemen hemen aynı çıkarımlarla birbirlerini tekrar etmişler.)
Yazmaya 14 yaşında başlayan Şule Yüksel Şenler, bazı arkadaşlarının etkisiyle namaza başlayan abisi Üzeyir Şenler'in
London, garip adam doğrusu... Seneler öncesinden bütün bunları öngörebilmek ilginç bir feraset ister. Bunu alıp kitaplaştırmak aşırı bir cesaret ister, hele o dönemde... Gönül isterdi ki, tüm bunlar bir ütopya olsaydı ve biz bunları okuduktan sonra, kitabı kapatıp, dehşet içinde, önümüze bakıp düşünüyor olsaydık şimdi. Tıpkı Orwell'ın 1984'ünde
Şehnaz Akkoç / Motel Freya
Gözlerden kalbe kendine yol edinen aşkın hissettirdikleri tarifsizdir. Hele bu hisler ilk kez yaşanıyorsa size hissettirdiklerini unutmanız imkansızlaşır. O yüzden derler ya “ilk aşklar unutulmaz” diye. #MotelFreya kitabında da, ilk aşkını unatamayan kişiler ile yolunuz kesişecek. Kimisi aşkı için ölüme bile kafa
"Homo Faber=Teknik İnsan" olasılıkları alt üst edip, 1yandan da siyasi göndermeleriyle ve kadınlara dair yazdıklarıyla etkileyici 1kitap tam anlamıyla, herkesin hayatında 1dönem olasılık olaylarına girdiği vakit olmuştur bilerek ya da bilmeyerek benim çoktur, (oyuzdendir ki yazdıkları beni hep ikna etti sanki, yalnız 1yere kadar...) özellikle ilk atanma dönemimde tüm durumların olasılığını hesaplayıp, bu konuyu gerçekten yaşayarak öğrendiğim doğrudur :-))) hesaplamadığım olasılığın gelmiş olması (tercih dışı:-))) ) insanı düşündürüyor gerçekten, hesaba katmadıklarımızla... Neyazikki hayat istatistiklere bakmıyor robot değiliz ki dünyada 1sonraki olacakları öngörüsün...
Hanna, İvy ve Sabeth Walter Faber in hayatına girip, onu etkileyen kadınlar ki hikaye olasılıkları alt üst ederek 1sekilde kesişiyor hayatlar 1yerde, yıllar sonra Hanna yi gördüğünde ve yalnız kaldıklarında hissettiği duygu Kolera Günlerinde Aşkı getirdi aklıma Florentino nun Fermina ya kavuşup 1likte olduğundaki duygu ki Marquezin en sevdiğim kitabıdır, yani hayat sadece matematiksel mantıkla ilerlemiyor hesaba katmadığımız kaderle de ilerliyor...
"Homo Faber" ölmeden önce okunması gereken #1001kitap tan 1idir, ben çok severek okudum, kesinlikle tavsiyemdir, ekstra akıcı diliyle...
Homo FaberMax Frisch · Can Yayınları · 2019350 okunma