(15 Mayıs 1919... Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktasıydı. Yunanistan, Truva Savaşı'ndan üç bin yıl sonra Anadolu topraklarına asker çıkarmıştı. İzmir metropoliti Hrisostomos etekleri uçuşa uçuşa koştu, altın sırmalı cübbesini giymişti, diz çöktü, işgal komutanının çizmesini öptü, tuz serpti, haçını havaya kaldırdı, askerleri takdis ederek
Süreyya Serdengeçti emekliye ayrıldı. Merkez Bankası başkanı kim olacaktı? Kriter belliydi, eşi illaki türbanlı olacaktı! Hükümet, faizsiz banka Albaraka'nın genel müdürünü önerdi. Cumhurbaşkanı Sezer veto etti. Tayyip Erdoğan gene ulemaya sarıldı, İslam hukukundan örnek verdi, "Mecelle'de kaide var, uzlaşma sağlanamazsa, vekil asıl'dır, işler vekil üyeyle de yürür" dedi. Atama krizi 35 gün sürdü. Neticede, 1980 yılından beri Merkez Bankası'nda görev yapan Durmuş Yılmaz'ı aday gösterdiler, eşi türbanlıydı, hükümetin diğer seçeneklerini kabul etmeyen Cumhurbaşkanı Sezer derhal onayladı. Aslına bakarsanız, AKP hükümeti Durmuş Yılmaz'ı istemiyordu, diğer adaylar Çankaya'dan veto edilince, türban kontenjanından elde kala kala Durmuş Yılmaz kalmıştı. Cumhurbaşkanı Sezer'in ne kadar isabetli bir karar verdiği yıllar içinde daha net anlaşılacaktı. Durmuş Yılmaz, dürüst, namuslu, mütevazı, iktidara biat etmeyen, kamu görevini layıkıyla yapan bir başkandı. İthal değil, yerel Müslüman'dı. Görevi sırasında bir defa bile ideolojik tartışma yaşanmadı. Türkiye'nin asıl meselesinin, türban değil, liyakat olduğunu kanıtladı. (Emekli olduktan sonra MHP milletvekili oldu, İyi Parti kuruhunca İyi Parti'ye geçti, İyi Parti milletvekili oldu. Eşi türbanı olduğu halde AKP'ye katılmadığı için AKP tarafından adeta hain ilan edildi. AKP zihniyetine göre, başörtülüler mutlaka AKP demirbaşı olmalıydı!)
Reklam
Bütün mahallenin toplandığı kapı önüne, Besim'in daha önce hiç duymadığı bir kelime kapı numarası gibi asılmıştı; "sapık". Yıllar geçti. Mahallenin adı değişti. Sokak isimleri yerine sokak numaraları geldi. Evin dış cephe boyası değişti. Bahçe kapısı değişti. Çok şey değişti ama o kelime o kapıda hep asılı kaldı. "Sapık" kelimesinin oradan sökülebilmesi için, Besim'in kasabadan gitmesi bile yeterli olmadı.
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Çok üzücü :c Şiirin tamamını okumanızı tavsiye ediyorum
Adı Güher'di* Kim olduğum önemli değil, İçinizden biriyim. Sizlere Güher’in, Solan bir menekşenin hikayesini anlatacağım… Parmakları ince inceydi Güher’in,
Sayfa 81
Reklam
Sonraki yıllar ağır çekimde geçti. Öyle birbirinin aynı zamanlardı ki tek bir güne bile sığdırılabilirdiler.
Sayfa 86 - CanKitabı okudu
Elimin, baş parmağının avuç içinde, bir kesi izi var. Yıllar geçmesine rağmen. Mesele şuan olduğu gibi, durup durup sızlıyor. Hayatta aldığımız darbelerde öyle geçti izi kaldı desek bile olmadık zamanlarda durup durup sızlıyor.
Gelincik
Gelincik resimleriyle bilinen Ressam Hikmet Çetinkaya'ya: "Hep gelincik yapıyorsun, bıkmadın mı?" "Biraz da başka konular çalışsan nasıl olur?" "Kaç yıldır gelincik çalışıyorsun, nasıl yapmaya başladın?" "Size okulda sadece gelincik yapmasını mı öğrettiler?" Bu soruların, sonuna ha ha haaa, hi hi hiiii
2/10 puan verdi
kişisel gelişim?
Kişisel gelişim adı altında yazılan ve sırf oraya buraya "ben kişisel gelişim okuyorum canım" havasını atabilmek için okuyucuların aldığı, popüler kültüre meze olmuş kitaplardan biri daha. Kitap çıktığı günden beri sürekli karşıma çıkıyor, birçok kitap sayfasının önerisi olarak sosyal medyada önümde paylaşılıyordu. Merak etmiştim,
Kendine Hoş Geldin
Kendine Hoş GeldinMiraç Çağrı Aktaş · Olimpos Yayınları · 201910,4bin okunma
Reklam
Köprücük kemiğini öptüm, bunu yapabilmek için bir düğme daha koparmam gerekmişti. Bones’un sırtımdaki elleri kasıldı. Bedeninden yayılan kontrolsüz güç dalgaları beni çıldırtıyordu. Etinin altındaki voltaj özgür kalabilmek için yalvarıyordu. Dilim göğsünden aşağılara doğru kaymaya başladı. Ta ki Bones başımı kavrayıp dudaklarım ağ­ zıma
Sayfa 186
Günaydın. Zamanın vicdansızlığı ne bela şey. Alıp götürüveriyor her şeyi. Güzel ya da çirkin. Unutulmaz ya da geçici. Fark etmiyor hiç. Serhan Ergin, "Gelmedin. Kayboldun, yok oldun. Bulamadım seni. Yıllar geçti. Fotoğrafın bile yoktu bende, zamanla yüzün silinmeye başladı belleğimde." der ve ekler: "Zaman geçtiği her şeyi un ufak ediyor, biliyorsun." Zamana karşı koyulmuyor sevgili okur. Var olun.
yüzümün sürgün yerlerine ayışığının şavkı vurdu ve kederli çizgiler büyüdü aynadaki çatlak. düşündüm hani birbirimize verdiğimiz o ilk öpüşün karanfili şimdi nerdedir o gürül gürül akan dağ çeşmesi. biliyorum dumanlı yıllar geçti kötü yıllar, hüzünlü ve savruk karşılaşınca bir sokak ortasında bir gün, tanımayacağız bile birbirimizi çünkü biraz da yaşadıklarımız değil midir yaratan yüzlerimizi
Yeni Bir Gökyüzü AranıyorKitabı okudu
352 syf.
·
Puan vermedi
Sis ve Alev
Aynı yazarın Gazap ve Şafak serisini okuyup gerçekten âşık olmuştum seriye. İlk kitabında bana yaşattığı ters köşeyi başka hiçbir kitapta yaşamamıştım. Üzerinden yıllar geçti ama hâlâ arkadaşlarıma inatla önerdiğim bir seridir kendisi. Maalesef bu kitap öyle olmayacak... Gazap ve Şafak'ın yazarının olduğunu gördüğümde alayım demiştim kitabı, samuray temalı da bir kitap olduğunu gördüğümde ilgimi çekmişti ancak beklentilerimi hiç karşılamadı. Sanırım bunun en büyük sebebi dili. Dili öyle basit ve yavan ki, siz ne kadar isterseniz isteyin evrene girmenize engel oluyor. Şahsen çeviriden de çok memnun kalmadığımı söylemem gerek. Bazı yerler öyle yazılmış veya çevrilmiş ki "O." diyor ancak zamirin kimi işaret ettiğini asla anlayamıyorsunuz, üç kez okumanız gerekiyor. Bir de kahramanımız Mariko'nun karakter gelişimi bence başarılı şekilde aktarılamamış. Kitap bir yerde genel olarak her açıdan çok hızlı ilerliyor ve "Az önce ne oldu?" diye kalıyorsunuz. Üzgünüm ama çerezlik olarak bile önermeyeceğim sizlere. İkinci kitabını almam yüksek ihtimalle... Kitaplarla kalın~
Sis ve Alev
Sis ve AlevRenee Ahdieh · Pegasus Yayınları · 201939 okunma
Zamanın vicdansızlığı ne bela şey. Alıp götürüveriyor her şeyi. Güzel ya da çirkin. Unutulmaz ya da geçici. Fark etmiyor hiç. Serhan Ergin, "Gelmedin. Kayboldun, yok oldun. Bulamadım seni. Yıllar geçti. Fotoğrafın bile yoktu bende, zamanla yüzün silinmeye başladı belleğimde." der ve ekler: "Zaman geçtiği her şeyi un ufak ediyor, biliyorsun." Zamana karşı koyulmuyor…
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.