Sorunun özü, siyasi-ideolojik kavrayışta aranmalıdır; çünkü, örgütlenme anlayışlarına, kitle ilişkilerine, güncel problemlerin çözümüne can veren kaynak buradadır. Felsefi idealizmle, burjuva, küçük burjuva anlayışlarla aralarına kesin çizgi çekememiş olanlar materyalizmi nasıl savunabilirler ve proletaryanın sınıf çıkarlarını nereye kadar temsil edebilirler? Bu nedenle, örgüt adlarının başına ve sonuna eklenen "devrimci", "Marksist-Leninist", "Komünist" tanımlamaları bizi pek ilgilendirmiyor; bizi eylemlerin içeriği ilgilendiriyor. Eğer, sağlıklı bir adım atmak istiyorsak, TKP (Türkiye Komünist Partisi)'nin oluşumundan başlayarak, sosyal, siyasal, ekonomik, demokratik, felsefi, örgütsel ve ulusal sorun konuların da, bugüne dek çeşitli grup ve örgütlerce izlenen siyasal-ideolojik örgütsel çizgi ile bizim düşündüğümüz teorik-pratik mücadele biçim ve yolların arasındaki ayrımlar, görüşlerimiz ve temel önerilerimiz somutlaştırılarak ortaya konmalıdır. Sorun, doğru mücadele biçiminin pratikte gösterilmesidir. Sorun, doğru diye ortaya atılan "devrimci teori"nin, pratikte kanıtlanmasıdır. Yoksa niyetimiz ne kadar yüce olursa olsun, yaptığımız entellektüel gevezelik yapmaktan, felsefi söylevler vermekten öteye gidemez.