Ey sevgili! Nasıl ki bana yere düşen bir ekmeği öpüp düştüğü yerden kaldırmayı öğrettiyse anneciğim; bir gün gözümden düşsen bile yine kutsal bir emanet sayıp seni öpüp başıma tac etmemi emrediyor yüreğim...
Tereddüt içerisinde alıp başlamış olmama rağmen tüm kitaplarını 5 gün kadar bir süre içinde bitirdim. Açıkçası bu maceranın kısa sonlanmasına üzüldüm. Yine de bazı şeyler tadında güzeldir. Olayların kurgusu, anlatım biçimi heyecan oldukça iyiydi. Bu konuda daha iyisini okumadığımı söyleyebilirim. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
Hoşçakal Demeden- Harlan Coben
Orjinal Adı : Play Dead
Edisyon Adı : Hoşça Kal Demeden
Yazar: Harlan Coben
Goodreads Puanı : 5/3,69
Puanım :5/4,5
İlk defa bir Harlan Coben romanı okudum.Kitabın başında da şlk Harlan Coben kitabınız ise başka kitaba geçin diye de bir uyarı da var aslında. Yazar bu kitabı acemi olduğu dönemlerde yazdığını
Adına yaşam kavgası denen kavgayı karnımızı doyurmak ve sevebilmek uğruna olduğu kadar, içimizdeki kitleyi öldürmek uğruna da veririz. Kimi koşullar altında bu kitle, bireyi bencillikten tümüyle uzak, dahası kendi yararına aykırı davranışlara dek götürebilir. "İnsanlık", bir kavram olarak bulunmadan ve sulandırılmadan çok önce, kitle olarak vardı. Bu kitle vahşi, coşkun, kocaman ve sımsıcak bir hayvan gibi hepimizin içinde derinlerde bir anafor gibi kaynar. Kitle, yaşına karşın, dünyanın en genç hayvanı, en öz yaratığı, ereği ve geleceğidir. Onun üzerine hiçbir bilgimiz yok; hala bir birey olduğumuz varsayımıyla yaşamaktayız. Kimi zaman kitle, gök gürültüsünden örülü bir fırtına içinde her damlanın yaşadığı ve aynı şeyi istediği coşkun bir okyanus gibi saldırı üzerimize. Bu saldırının hemen ardından parçalanıp gitme alışkanlığını henüz koruduğu için, fırtına geçince yine biz olarak, zavallı ve bırakılmış şeytancıklar olarak kalırız. Bir zamanlar bu denli çok, bu denli büyük, bu denli bütün olduğumuzu anılarımıza sığdıramayız bir türlü. ... Bir gün gelecek, kitle artık parçalanamaz olacak; belki de önce bir ülkede başlayacak, sonra orayı çıkış noktası yapıp çevresinde ne varsa yutarak ilerleyecek; ta ki artık Ben, Sen, O kavramı değil, ama yalnızca kitle var olacağından, kitlenin varlığına ilişkin tüm kuşkular ortadan kalkana dek.
Armentrout'un Lux serisi fantastik romanlar arasında en beğendiklerimden birisidir. Kırk yıl düşünsem kalkıp da bir gün baş kahramanları uzaylı olan romanlar okuyacağım aklıma gelmezdi. Ama okudum işte. Yine olsa yine yaparım:)Evet gelelim serimize.Baş kahramanımız haliyle yine sıradan bir insan evladı olan Katy adında bir kız. Annesi ile başka
Bir gün, güzellik ve çirkinlik bir deniz kıyısında karşılaştılar ve dediler, 'haydi denize girelim.' Giysilerini çıkartıp suda yüzdüler. Bir süre sonra, çirkinlik kıyıya dönüp, güzelliğin giysilerine büründü ve yoluna gitti. Güzellik de denizden çıktı, kendi giysilerini bulamadı; ama çıplak olmak utandırıyordu onu, çaresiz çirkinliğin giysilerine büründü ve yoluna devam etti güzellik. O gün bugündür, erkekler ve kadınlar onları birbirine karıştırır. Ancak içlerinden güzelliğin yüzünü önceden görmüş kimileri vardır ki, giysilerine bakmaksızın tanırlar onu. Ve yine çirkinliğin yüzünü bilen kimileri vardır ki, gözlerinden tanırlar çirkinliği.
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız...
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi nerdesin, ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu. Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın , değil mi?
Öyleyse ayrılmadık. Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz .
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Önce beklemekten. Ömür