Birazdan bir kadın gelip karşımdaki sandalyeye oturacak ve ben ona aşık olacağım. Daha önce hiç görmediğim, adını bile bilmediğim bir kadına hem de. Kadını tanımıyorum ama kendimi tanıyorum çünkü. Hayatım boyunca hep böyle oldu. Okulda, mahallede ve meslek hayatımda tanıdığım her kadına aşık oldum ben. Hep sevdim, sevildiğimi hiç bilmiyorum.
1000Kitap Destek,
Onca eksik ve aksaklıklarına rağmen bu mecrayı yıllardır severek kullanıyorum. Uygulamanın geliştirilmesi için yapılan yenilikleri de destekliyorum. Ancak bunlardan bazıları var ki beni iyice köşeye sıkıştırılmış hissettiriyor. Birçok hesabı sırf karşıma çıkmasın diye engellemek zorunda kalıyorum.
Benim gibi
Gözlerimi açtım. Neredeyim? Uyurken yatağımdaydım. Evimde! Şu an yemyeşil bir ormandayım. Bu nasıl olabilir? Anlam veremedim ilk önce. Anlamaya çalıştım. Şaşkınlık... Yerini korku aldı bu sefer. Sakin ol... Sakin kal! Derin derin nefes aldım. Etrafa baktım. Kimse yok. Yalnızım. Nasıl geldim ben buraya? Sorular... Sorular... Yaklaşık on dakika
Sevgili Mo Yan, öncelikle ceketimi ilikleyerek önünde saygıyla eğiliyor, senin dehan karşısında her ne kadar haddime düşmese de, bu şaheserinin bende bıraktığı izlenimden izninle biraz bahsetmek istiyorum.
İri Memeler ve Geniş Kalçalar, 2012 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mo Yan'ın, 1995 yılında yayımlanan, anlatıldığı döneme ayna tutması
Yalnızlığın karanlık yansıması deyince akla ilk gelen isim, çok erken gidenlerden bir güzel adam, duyguların soyut hâllerine somut şekiller veren Oğuz Atay.
Öykü yazmanın roman yazmaktan daha zor olduğunu düşünenlerdenim; zira kısa pasajlarda, işlenen konuyu istenen duygular ile aktarmak büyük maharet istiyor. Atay'ımız da işte bu ustalardan
Hayatım sonuna yaklaştığında, bunun başını sorgulamaya başladım artık. Ama fark ettim ki, iş işten; gerçek düşten geçmişti bile. Yaşlandıkça kuracağım hayaller azalmış, kurmuş olduğum hayaller ise tedavülden kalkmıştı. Geçmişim, gerçekleşmemiş hayaller çöplüğüne dönmüştü. Son kullanma tarihi geçmiş hayallerimi boşuna tutuyorum hafızamda. Uzak
Kendinizden bir şeyler bulacağınızı düşündüğüm ilk hikayem ile sizlerleyim..
"Kadıköy"
...Modaya doğru yürümeye başladım… Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdığımda, kapkara bulutlarla göz göze geldim, yağmur damlaları yavaş yavaş suratıma doğru damlıyorken bir anda nefesimi tuttum ve gözlerimi kapattım, o anda ne düşündüm tam olarak
''Güzeldin, ama önce iyiydin. Elbette seni yazacaktım..''
Kaç zamandır kendi yalanlarım içinde kayboluyorum. Bir türlü kendime yediremiyorum gerçeği. Her ne kadar gerçek olanı bilsem de kendimi kandırmakta bir numarayım. Niye mi? Mazoşistlik bünyeme işlemiş. Artık ne yaparsam yapayım çıkar yolum hep aynı “üzüntü, stres, güvensizlik”. Hayat ne
"Bitse ne olur, bitmese ne?"
Kitapla ilgili düşüncelerim yukarıdaki gibidir koçum, varsa bir itirazın kes tıraşı, arıza çıkarmadan ikile.(Sakin olun ironidir.)
Eğer bu incelemeyi kitabın kahramanı yazıyor olsaydı galiba böyle şeyler söylerdi. Kitap boyunca konuşma şekli böyle olunca ben de bu duruma dikkat çekmek için, bu şekilde