"Hayatım süresince boyum kadar kitap yazdım ama beni sevmeyenler buna da mazeret bulup -onun zaten boyu kısaydı- diyebilirler."
Etkinlik gibi etkinlik değil mi ama! Herkes Aziz Nesin okuyor, biraz daha iyi tanıyacaklar O'nu ve ideolojisini. Çoğumuz O'na Aziz Nesin deriz, iyi bilenler ise Bahri Filefil, Berdi Birdirbir, Fettane Şatifil,
Bir baba düşünün, yirmi beş yıl sonra bir elinde üç telli sazı, bir elinde ahşap bavulu yıllardır görmediği oğlunun kapısına gelir bir gece vakti. Geçen zamandan, yıllardır kurulamayan ilişkiden dolayı mahcup o kapıyı çalmak kolay değildir. Açılan kapı baba oğulu karşı karşıya bıraktığında beraberinde yılların kırgınlıklarını, kızgınlıklarını,
Bu kitap için ben 3 yıl önce, yaklaşık 1200 kelimelik bir inceleme yazdım. Harika. Peki sonrasında noldu? Gelin anlatayım.
Babama iki tane kitap verildi (diğer kitap
50 Soruda Yapay Zeka ).Müdürleri bu iki kitabın okunup gerekli yerlerin altını çizip özet çıkarmasını istemiş. Olaya bak ya, olaya bak. 45 yaşına gelmişsin müdürün senden kompozisyon istiyor resmen.
Neyse efendim, babam tabi ki okumak istemedi. İnternete yazıyor kitabın adını, özetlere bakıyor... şak! Benim inceleme. Profile baktı, yine ben.
Adamcağız düşünüyor, bu oğlan bir yerden tanıdık geliyor... biraz düşünüyor... aaa karımın oğlu kayın validemin torunu...
Evet ya tanıdık.
Oğlum bu ne oluyor diye sordu, siteyi biraz tanıttım; okuduklarımı ekliyorum, gelen gidenle dedikodu yapıyorum dedim. İlgisini çekmedi. Aldı benim incelemeyi, kopyaladı direkt yapıştırdı.
Müdür Turnitin programını kullanıyor tabi ki, yani internetten kopya alınmış mı diye kontrol eden algoritmadan geçiriyor yazılanları. Kıyamadım, sildim incelemeyi. Şaka şaka, sildim incelemeyi de, karşılığında 21 tane kitap almışım, şimdi baktım eski alışveriş sepetime.
Babam da olsa dolandırırım problem yok, beleşe gitmedi en azından.
Bu arada kitap ekonomi hakkında hiçbir fikri olmayıp, sıfırdan başlamak isteyenler için nimet niteliğinde. Anlatım basit, akademik kelimeler az; bu nedenle çok rahat anlaşılıyor. Babamın eski ödevine saygı duyduğum için daha fazla anlatmıyorum. Bu da böyle bir anımdı.
Baba bari bu sefer yakalama.
"Mesela biri alsın kutuyu doldursun içine şiirleri. Her kağıt parçasında ayrı bir şiir yazsın. Cemal Süreya, Özdemir Asaf,Edip Cansever, Nazım Hikmet, Sait Faik Abasıyanık, Ah Muhsin Ünlü, Ahmet Batman, Kahraman Tazeoğlu, Ceyhun Yılmaz, Cahit Zarifoğlu, Oğuz Atay, İlhan Berk, Emrah Serbes derken birçok şair ismiyle karşılaşayım. Sonra kutunun dibinde kitap olsun. Kurutulmuş papatya olsun kitabın arasında yanında sade bir papatya buketi. Notlar koy içine “Papatya falı için hiç birine kıyamadım ama sen yine de sev beni.” Diye, “Parfüm almadım kitapların kokusu varken.” De. “Bu şiirler kadar seviyorum.”, “Ben şiir olurum şairim sensen.” “Yıldız kaydığındaki dileğimsin.” Yaz. Cem Adrian müziği eşliğinde tutuştur elime kutuyu kaç git. Bulurum ben seni. Böyle ince düşünceli ol kaybetmem ki ben seni. Kendi kendime sürpriz hediyemi de hazırladım. Düşünme zorluğu da kalmadı sana. Hadi hakkımızda hayırlısı....
Not: Yap bence yolla kargoyla, izin veriyorum. " 😊
Merhaba çoook sevgili 1K kullanıcıları bugün sizlere en az bir kere adını duyduğunuzu düşündüğüm o kitabın incelemesi ile geldim.
*
*
*
*
*
Öncelikle sizlere biraz
Stefan Zweig ile ilgili bilgi vermek istiyorum. Zweig, birçok konuda denemeler yapmış. Lirik şiirler yazmış, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denemiş, özellikle biyografi alanında
Susturun şu narin söğüt dallarını içimde
Böylesi bir yenilgiyi beklemiyordum bilin
Kuyuya düşen Yusuf
İhbar edilmiş İsa: Beni siz tanırsınız ancak
Bana gölge yok söğüt dallarından soluklanacak
Oysa fazlaca suskun ve çokça kederliyim
Bir korsan bulsa beni bakmadan ardına kaçacak
Batakhaneler konferanslar düzenleyecek belki de
Haytalar, zaptiyeler
Aylık vak'a-nüvis dergi İzdiham, pandemi süreciyle iyice özlettiği yeni sayısını gündeme has bir kapak tasarımıyla çıkardı. Değerli yazarlar, meseleye farklı bakan metinler, farkındalık oluşturan ince ayarlar, sırf avamdan yana saf tuttuğu bilinsin diye yine 9 TL'lik fiyatıyla geçen aylarda artan kağıt fiyatlarına, bu ay da virüse inat giden
Daha doğrusu okuyalı aylar geçti ancak kitabı içselleştirmem zaman aldı ve incelemek için yeni fırsat buldum.
Sihirli bir kalemim olsaydı belki o zaman bu kitabı size hakkıyla anlatabilirdim, benimki naçizane..
Toplum dayatmalarından, insan ön yargılarından ve özgürlüğe olan inançsızlığımızdan bahseden dizelerle buluştum. Her satırda
Aynı gün, aynı hastanede doğmalarıyla başladı her şey. Bir hayatın birden fazla kez yaşanabileceğinin ve yarım kalmış her hikâyenin tamamlanmaya muhtaç olduğunun bir kanıtıydı onlar. Peki Mecnun bu sefer Leyla'sına kavuşabilecek mi? Yoksa yine çölde mi açacak gözlerini? Çünkü o çöl çaresiz âşıkların son durağıdır. Kavuşamayan âşıklar o çölde
"Hayatın gam yükü altında,
Virane metruk bir han.
Ne yolcular gelip geçti,
Hesap bile sormadan.
Ben dert sarayında, taht kurmuş, garip bir han.
Sen Gönül sarayımda tek Sultan
Has bahçenin gonca gülü,