Sende mi çeşmeyi kurutup gittin
Yılkı atalarını yürütüp gittin
Rüya mıydı yoksa yağmurda yanmak
Toprağa düşerken gökte uyanmak
Gözlerim buzlara saplandı yine
Demek ki kar yağdı kirpiklerine
Şimdi bir ıssızda, yar başındayım
Ölümü sevmenin telaşımdayım
Biraz cezbe katıp kalbin âhına
Varmalı Mansur'un kıblegâhına
Şimdi sultanları sevdiren masal
Mîhrîcan yurdunda mahrem ve kutsal
Yok artık hayalin sarmaşığında
Belki de bulunur ay ışığında
Susmak bir karanlığın başka bir karanlığa
Karışıp yanmasıdır bakışlarında senin
Bir ömrün eylülünde sararmış yine toprak
Bulut bir bezirgânın saçlarını arıyor
Ben hangi mağaranın en ücra köşesinde
Hangi yitik nehrine gömülmüşüm acının
Bir kez olsun eğil de, denizin kalbine bak
Susmak yine o yangın, yine mahkûm bir keder
Nur-ı aynım, ıslak bir karanfil mi gözlerin
Her yaprağı nazenin, her çizgisi ağlamak
Sustum; pencereleri yağmurludur şiirin
Kırılgan bir kapının ardında kaldı gökler
Ellerim unutulmuş bir günün kıyısında
Demek ki her lâmbası bana kızgın sokağın
Yalnızlığa koşuyor bahçelerden ölüler
Demek ki, ben en garip sahrasıyım bu çağın
Değil mi ki, içinde parlayan her yıldızın,
O elemli gecede kaydığı bir gök vardı.
Dirilmiştin bir şiir ikliminde ansızın,
Heyhat, yine gönlünün çiçekleri sarardı.
Sen de mi çeşmeyi kurutup gittin
Yılkı atlarını yürütüp gittin
Rüya mıydı yoksa yağmurda yanmak
Toprağa düşerken gökte uyanmak
Gözlerim buzlara saplandı yine
Demek ki kar yağdı kirpiklerime
Değil mi ki, içinde parlayan her yıldızın
O elemli gecede kaydığı bir gök vardı
Dirilmiştin bir şiir ikliminde ansızın
Heyhat, yine gönlünün çiçekleri sarardı
Sen de mi çeşmeyi kurutup gittin
Yılkı atlarını yürütüp gittin
Rüya mıydı yoksa yağmurda yanmak
Toprağa düşerken gökte uyanmak
Gözlerim buzlara saplandı yine
Demek ki kar yağdı kirpiklerine
Şimdi bir ıssızda yar başındayım
Ölümü sevmenin telaşındayım
Biraz cezbe katıp kalbin âhına
Varmalı mansur’un kıblegâhına
Şimdi sultanları sevdiren masal
Mihrican yurdunda mahrem ve kutsal
Yok artık hayalin sarmaşığında
Belki de bulunur ayışığında