Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
232 syf.
6/10 puan verdi
Kerbela , ölümle kıyılmış gönüllü bir nikahtır . Ölü taklidi yapmamaktır düşmana. Yüzüstü debelenen bir feryat değil , izzetle yükselen bir feryattır Kerbela. Bedeninde otuz üç mızrak yarası , yirmi dokuz kılıç yarası bulunan , elbiseleri parçalanarak yırtılan ve çırılçıplak bırakıldıktan sonra ceseti atlarla çiğnenen Hz.Hüseyin. Muaviye'nin ölümünden sonra başa geçmek isteyen Yezid herkesin kendisine biat etmesini ister. Küfe halkı Hz.Hüseyin'e bağlılıklarını sundukları binlerce mektup yazıp Hz.Hüseyin'i Küfe'ye çağırırlar. Eğer gelirse Küfeliler olarak birlik olup Hz.Hüseyin'in yanında olucaklarını ve Yezid'e karşı savaşacaklarını dile getirirler. Hz. Hüseyin Küfe halkına güvenip yolculuk hazırlıklarına başlar ve Hicret'in 60. yılında Zilhicce ayının sekizinci günü ailesiyle ve dava arkadaşlarıyla birlikte Mekke''den Kûfe''ye doğru yola çıkar. Kerbela'ya geldiklerinde konaklarlar ve Hz.Hüseyin Yezid'in adamları tarafından Muharrem ayının 10.günü acımazsızca katledilip ailesi ve dava arkadaşlarıyla birlikte şehit edilir. Ah Kerbela çöllerin en sessizi. Ateşi söndürülmeyen kumlar yangını. 72 yiğidin son durağı.
Kerbela
KerbelaSinan Yağmur · Profil Yayıncılık · 20121,989 okunma
İsimsiz.
E-book olarak okumak İsterseniz. drive.google.com/file/d/1upa9t7o... Her son yeni bir başlangıca gebedir. Bitmek; kimine göre bir son, başkasına göre yeniden doğuştur. Her şeyin sonu olduğu gibi bununda bir sonu vardır. Geç olsa da öğrendim artık. Şimdi baktığımda geride ne bırakabiliyorum ve siz
Reklam
Yirmi Sekizinci Mektup
Kur’ân’ın hakaik-i i’câzını ben güzelleştiremedim, güzel gösteremedim. Belki Kur’ân’ın güzel hakikatleri benim tabiratlarımı da güzelleştirdi, ulvîleştirdi
Yirmi Sekizinci Mektup
Güzel ahlâklı güzel düşünür. Güzel düşünen, güzel levhaları görür. Fena ahlâklı, fena düşündüğünden, fena levhaları görür.
Yirmi Sekizinci Mektup
"Rıza-yı küfür, küfür olduğu gibi; zulme rıza da zulümdür."
Sayfa 503
Uzun yazı ama İLGİNÇ bir olay
“Eski ve kapanmış bir çocuk kaçırma dosyası yeniden açılmış ve önüme gelmişti” diye devam ediyor hâkim bey. “O davadan yaklaşık dokuz yıl önce, İzmir’de ticaretle uğraşan, otuzlu yaşlarında Serdar Yolaçan’la eşi yirmi dokuz yaşındaki Sibel Yolaçan’m iki çocuğundan biri olan Ebru kaçırılmıştı. Kaçırılma olayı da şöyle olmuş: Bir haziran günü Sibel,
Reklam
Yirmi Sekizinci Mektup
Ben sözlerimle Muhammed’i (a. s.m.) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmla övmüş ve güzelleştirmiş oldum.”
Yirmi Sekizinci Mektup
Şimdi bence kat’iyet peydâ etmiştir ki, ekser hayatım, ihtiyar ve iktidarımın, şuurve tedbirimin haricinde, öyle bir tarzda geçmiş ve öyle garip bir surette ona cereyan verilmiş, tâ Kur’ân-ı Hakîme hizmet edecek olan bu nevi risaleleri netice versin. Adeta bütün hayat-ı ilmiyem, mukaddemât-ı ihzariye hükmüne geçmiş ve Sözlerle i’câz-ı Kur’ân’ın izharı, onun neticesi olacak bir surette olmuştur. Hattâ, şu yedi sene nefyimde ve gurbetimde ve sebepsiz ve arzumun hilâfında tecerrüdüm ve meşrebime muhalif, yalnız bir köyde imrar-ı hayat etmekliğim; ve eskiden beri ülfet ettiğim hayat-ı içtimaiyenin çok rabıtalarından ve kaidelerinden nefret edip terk etmekliğim, doğrudan doğruya bu hizmet-i Kur’âniyeyi hâlis, sâfi bir surette yaptırmak için bu vaziyet verildiğine şüphem kalmamıştır.
Yirmi Sekizinci Mektup
Şükrün mikyâsı kanaattir ve iktisattır ve rızadır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizanı hırstır ve israftır, hürmetsizliktir, haram-helâl demeyip rast geleni yemektir.
Yirmi Sekizinci Mektup
وَلاَتَرْكَنُواۤ اِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ   (Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.” Hûd Sûresi, 11:113.)Ayet-i kerimesi fermanıyla, zulme değil yalnız âlet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü, rıza-yı küfür küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür. 
Reklam
Yirmi Sekizinci Mektup
Envâ-ı zîhayat içinde en ziyade rızkın envâına muhtaç, insandır. Cenâb-ı Hakinsanı bütün esmâsına câmi bir âyine ve bütün rahmetinin hazinelerinin müddeharâtını tartacak, tanıyacak cihazata mâlik bir mu’cize-i kudret ve bütün esmâsının cilvelerinin vaziyetlerinin inceliklerini mizana çekecek âletleri hâvibir halife-i arz suretinde halk etmiştir. Onun için, hadsiz bir ihtiyaç verip, maddî ve mânevî rızkın hadsiz envâına muhtaç etmiştir. İnsanı, bu câmiiyete göre en âlâbir mevki olan ahsen-i takvime çıkarmak vasıtası, şükürdür. Şükür olmazsa, esfel-i sâfilîne düşer, bir zulm-ü azîmi irtikâp eder.
üstad ne güzel demiş
ÜÇÜNCÜ NOKTA: "Sual: "Madem Kur'ân-ı Hakîmin feyziyle ve nuruyla en mütemerrid ve müteannid dinsizleri ıslah ve irşad etmeye, Kur'ân'ın himmetine güveniyorsun; hem bilfiil de yapıyorsun. Neden senin yakınında bulunan bu mütecavizleri çağırıp irşad etmiyorsun?" "Elcevap: Usul-ü şeriatin kaide-i mühimmesindendir:    Yani, 'Bilerek zarara razı olana şefkat edip lehinde bakılmaz.' " "İşte, ben çendan Kur'ân-ı Hakîm'in kuvvetine istinaden dâvâ ediyorum ki, çok alçak olmamak ve yılan gibi dalâlet zehrini serpmekle telezzüz etmemek şartıyla, en mütemerrid bir dinsizi, birkaç saat zarfında ikna etmezsem de, ilzam etmeye hazırım. Fakat, nihayet derecede alçaklığa düşmüş bir vicdan ki, bilerek dinini dünyaya satar ve bilerek hakikat elmaslarını pis, muzır şişe parçalarına mübadele eder derecede münafıklığa girmiş insan suretindeki yılanlara hakaiki söylemek, hakaike karşı bir hürmetsizliktir.    (Öküzün boynuna inci takmak gibi) darbımeseli gibi oluyor. Çünkü bu işleri yapanlar, kaç defa hakikati Risale-i Nur'dan işittiler. Ve bilerek, hakikatleri zındıka dalâletlerine karşı çürütmek istiyorlar. Böyleler, yılan gibi zehirden lezzet alıyorlar." (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup)
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Yirmi Sekizinci Mektup
Halbuki, bir hükûmet ne şekilde olursa olsun, kanunu bir olur. Köyler ve şahıslara göre ayrı ayrı kanun olmaz. Demek hakkımdaki kanun, kanunsuzluktur. Buradaki memurlar, nüfuz-u hükûmeti, ağrâz-ı şahsiyede istimal ediyorlar. Fakat Cenâb-ı Erhamürrâhimîne yüz binler şükrediyorum ve tahdis-i nimet suretinde derim ki: Bütün onların bu tazyikat ve istibdatları, envâr-ı Kur’âniyeyi ışıklandıran gayret ve himmet ateşine odun parçaları hükmüne geçiyor, iş’âl ediyor, parlatıyor. Ve o tazyikleri gören ve gayretin hararetiyle inbisat eden o envâr-ı Kur’âniye, Barla yerine bu vilâyeti, belki ekser memleketi bir medrese hükmüne getirdi. Onlar beni bir köyde mahpus zannediyor. Zındıkların rağmına olarak, bilâkis, Barla kürsî-i dersolup, Isparta gibi çok yerler medresehükmüne geçti.
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
136 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Hayat nedir ? Yaşamak sadece nefes alıp vermek mi yoksa yaşadığını hissetmek mi? Yaşamda mutluluğa nasıl ulaşırız? Peki mutluluk kırıntısını kaybeden biri yaşıyor mudur? Aslında bu soruların cevabını biliyoruz. Fakat uygulama kısmında zorlandığımızı düşünüyorum. Dertler, sıkıntılar, mutsuzluklar üst üste gelince yaşam sadece akıp gidiyor. Ve
Filler Ölüme Yalnız Gider
Filler Ölüme Yalnız GiderSerpil Tuncer · Anatolia Kitap · 2019181 okunma
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.