Aşk ağır bir taş ya da ölü bir beden midir ki,sürekli olduğu yerde kalsın? Aşkın yaşayan bir şey olduğunu bilmiyor muydu? Ona sahip çıkılmazsa,korunmazsa sevilmezse ,öleceğini bilmiyor muydu? Bir çiçek; Susuz, topraksız ve güneşsiz yaşayabilir mi? Mehmed Uzun Yitik Bir Aşkın Gölgesinde
295 syf.
·
Puan vermedi
Bu roman, onulmaz, çifte bir aşkın romanıdır. Bir tanesi kadın aşkı, ötekisi bir kavganın aşkı. Memduh Selim İstanbul'da okumuş, İstanbul aydınlarının kültür yaşamına karışmış, bir kültür adamı, bir kitap kurdudur. Cumhuriyetten sonra Türkiye'den sürgün edilmiş, o zamanlar Fransızlarda olan Antakya'da ve Halep'te , öteki Suriye şehirlerinde yaşamış, bu sıralarda da bir Çerkes kızına âşık olmuş, Nişanlanmış, evleneceklerken Ağrı Dağı başkaldırısı başlamış.isterse Ağrı'daki savaşa gitmeyebilir. Nişanlısından çok yaşlıdır. Ama aşk büyüktür. Sonunda Memduh Selim Bey savaşı seçer ve Ağrı Dağı'nın yolunu tutar. Savaş, yoksulluklar, açlıklar ve yenilgi... Bu roman bir trajedidir. Dil yalın , yeni betimlemeleri göze batmadan, insanın gözüne gözüne sokmaz. Bu romanı bitirdikten sonra etkisinden kurtulamadım.Memduh Selim Bey'e üzüldüm, kızdım, küçümsedim belki... Bence sizde bir şans verin , bir şey kaybetmiş olmazsınız... Son olarak Yaşar Kemal, yazar hakkında neler söylemiş: Mehmed Uzun 'u okuduğumda çok şaşırdım, bir dilin ilk romanı böylesine ustalıkla, böylesine zengin bir dille, üstelik de gelişmiş bir roman dili yaratılarak nasıl yazılmış diye. Mehmed'in yeteneğinin, geniş kültürünün elbette bunda büyüktür.
Yitik Bir Aşkın Gölgesinde
Yitik Bir Aşkın GölgesindeMehmed Uzun · İthaki Yayınları · 20186,5bin okunma
Reklam
"Vicdan, sıcak ve yumuşak bir sözcük. Altın değerinde, ağır bir sözcük. Herkesin, kayıtsız şartsız herkesin saygı duyduğu, üzerinde hemfikir olduğu bir sözcük. Ancak nerede o? Tank, top, para ve petrol sesinin her yeri istila ettiği bir dünyada, aynı dünyanın yaşanan musibetleri seyre çıktığı bir zamanda, yaşamın bu kadar ağırlaştığı bir dönemde, vicdanın sesi nerede? İkiyüzlülüğün, sahtekarlığın değer addedildiği kardeşlik, dayanışma ve insanlığın ıssız, harap mezarlıklarda yasa oturduğu bir dünyada, bu sihirli sözcük ne anlama geliyor? Vicdan, güzel bir öykü, ancak unutulmuş eski bir kitabın sararmış sayfalarına yazılmış... Vicdan, hüzünlü ve yumuşak bir sonat, yaşlı, yalnız, bir müzisyenin örümcek ağlarıyla örtülmüş piyanosundan çıkar. Vicdan, uzak bir geçmişten sisli bir anı, çılgın bir ressamın elinde kırılmış bir fırça..."
Aptallığım yüzünden yalnızca aşkın gölgesine ulaşabildik. Yal­nızca gölgesine, kendisine değil.
Kimse, hiç kimse yüreğinden yükselen yakarışları duymuyor.
Yirminci yüzyıl yaşamının baştan sona tuzaklarla dolu olduğunu biliyor. Belki de hayatın kendisi artık tuzak?
Reklam
"Hayat ... Hayat her şeye rağmen yine güzelsin. "
Öldüm, vücudum pörsüdü, yüreğim kurudu, beynim, duygularım paramparça oldu. Artık sana yar olamam ...
"Talih, başımın belası ... Yeniden gazaba geldin. Bunca karan­lık yıldan sonra bizi, böyle kara bir günde mi buluşturacaktın?"
Bütün kuralları ve inandığımız değerleri çiğnedikten sonra, yaşamın ne anlamı kalır?
Reklam
Niçin beynin sesi, yüreğin sesi­ ne baskın geldi? Niçin sesini yükseltmedi? Niçin? Eğer? ..
Aşk ağır bir taş ya da ölü bir beden midir ki, sürekli olduğu yerde kalsın? Aşkın yaşayan bir şey olduğunu bilmiyor muydu? Ona sahip çıkılmazsa, korunmazsa, sevilmezse, ölece­ğini bilmiyor muydu? Bir çiçek, susuz, topraksız ve güneşsiz ya­şayabilir mi?
Yani tarih ve talih ... tarih ve talihin buluşması.
Tarih nedir? Konuşma ve düşünme yetisi olmayan hayvan­ların doldurulduğu bir ahır mı? Çiçek ve güllerin açıldığı bir in­sanlık bahçesi mi? Hangisi? Tarih ve insan ... Kim kimin hizme­tinde? İnsan mı tarihin, tarih mi insanın. Hangisi?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.