Acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu. Biri olmadan öbürünün de olamayacağını..
Ama belki de kolay yoktur. Yalnızca yollar vardır. Boş yere hayatımızın farklı olmasını diliyor, kendimizi başkalarıyla karşılaştırıp duruyoruz ama gerçekte çoğu hayat bir yere kadar iyi ve bir yere kadar kötü.
"Hayat çok garip," dedi Nora. "Her şeyi bir arada yaşamamız. Dümdüz bir çizgide. Ama resmin tamamı bu değil. Çünkü hayat yalnızca yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan da oluşur. Ve yaşadığımız her an, bir çeşit dönemeçtir."
İnsanlar şehir gibiydi. Bazı kötü yönleri var diye bütün şehirden nefret etmezdiniz. Sevmediğiniz yanları, birkaç tane tehlikeli ara sokağı ve mahallesi olabilirdi ama bir şehri yaşanır kılan şey iyi yönleriydi.
Yaptığın farklı seçimler farklı sonuçlara yol açar. Tek bir şeyi bile farklı yapmış olsan, farklı bir yaşam öykün olacaktı. Gece Yarısı Kütüphanesi'nde bu öykülerin hepsi mevcut. Hepsi de bu yaşam kadar gerçek.
Evrenin tek bir varlığa indirgenmesi, tek bir varlığın Tanrı'ya ulaşacak denli büyümesi, işte aşk budur.
Gelecek, zihinlerden ziyade yüreklere aiittir. Sevmek, ebediyeti işgal edip doldurabilecek yegâne şeydir.
"Ayrılmak, bir solucanın ikiye bölünmesi gibidir" dedi. "Bölündükten sonra tanımaz birbirini parçalar."
"Bence gidenin, kalanın kucağında bir kucak kor bırakmasıdır." dedim.