Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Beni sevdiğinizi biliyorum. Birlikte kaçalım, samanlık seyran olsun!.." - Yo, olmaz öyle şey, olmaz! Bilmiyorsanız - ben söyleyeyim size: Aile rızası olmadan temiz, bakire bir kız ana baba evinden kaçırılmaz; kanun hoş görmez bunu. Hem ne lüzum var?.. İlle evlenmek istiyorsanız uygun, kaderin karşınıza çıkardığı birine varır; mutlu olursunuz.
Sayfa 98 - İletişim Yayınları II
çok resmi ortamlarda beynimin arka planında adeyyo lala le yo adeyyo la la le çalıyor
Reklam
Bizde tarikatlar lOO'e yakındır, bunların ayrıca yüzü aşkın şubeleri vardır. Yalnız bizde böyle değil bu . . . Hıristiyanlıkta, Mu­ sevilikte, yetmiş beşe yakındır tarikatlar.. . Bunları, gireceğim yo­ lu seçmeye çabalarken okudum biraz ... Şunu gördüm. Araplar mezhep kurucusudurlar. Biz Türkler, tarikat kurucusuyuz. Arap mezhepleri sufiliğe, Türk tarikatları tasavvufa dayanır. Tasavvufa göre dünyada her şeyden önce güzellik vardı. lbadet bu güzelli­ ğe tutkunluktur. Bu sebeple Türk'ün bağlanacağı inanç, Allah korkusundan değil, Allah sevgisinden gelir. Okudukça tasavvu­ fun yalnız Türk'e mahsus bir yol olduğunu anladım. Türk illerin­ de doğmuş, Anadolu'da gelişmiştir. Türk tasavvufu, şamanlıkta lslamlığın karışımıdır. Buna biraz da yeni Platonculuk katılmış Roma Anadolu'sundan kalıntı... daha doğrusu Stoisizm ... Anado­lu'ya Şeyh Ahmet Yasevi adına halifeleri yaymıştır tasavvufu ... Bunların hepsi dünyadan el çeken basit köylülerdir, bence ... Pir Dede, Keyifli Baba, Horoz Dede, Aptal Musa, Avşar Dede, Akya­ zılı Baba, Kudümlü Baba Sultan, Sarı Saltık. .. Bunlar köylü halkı etkilemişler, Anadolu'nun lslamlaşmasını, bir anlamda Türkleş­ mesini sağlamışlar. Anadolu bu tohuma o kadar uymuş ki, Yunus Emre gibi kocaman bir dahi sanatçı yetiştirmiş ...
Mutluluğum bu işte.
Yemek yemesine en sonunda izin verilmiş açlıktan ölen bir insan gibiydim. Üşüyebilirim, elbiselerim parça parça olabilir, utanç duyabilirim ama mutsuz olamam. Ben mi mutsuzum? Yo, mutluluğum benim bu işte.
Bir çocuĝun yüreĝi herşeyi deĝiştirebiliyor.
Julia, dudakları nefis bir sırıtışla büküldü. "Verdiğim sözleri oldukça ciddiye alırım," dedi Clay, parmaklarının arasındaki külotu çevirip, onun ayaklarındaki tutuşunu sıkılaştırırken. İç çamaşırını sabit tuttu ve Julia'nın ağzının açılıp kalmasını, gözlerinin huşuyla kapanmasını izleyerek, onun lezzetli, kayganlığı boyunca
Sayfa 88
Reklam
Altyapısını sevemediğim albümleri se-ve-mi-yo-rum. Uzun süre bekliyorum ve siz altyapıları benim en sevmediğim türden yapıyorsunuz ya çok sinir oluyorum. Sözlere falan sonra bakarım da önemli olan ilk duyuş yani.. neyse cidden sinir oldum.
Steve Goodier, "Termostat ve termometre arasında bir fark vardır." der. "Termometre sıcaklık ölçer; ama yaptığı ölçü ile ilgili hiçbir şey yapmaz. Oysa termostat sıcaklığı ölçmekle kalmaz, ona göre tepki verir; sıcaklık yüksekse ısıtma işlemine son verir, sıcaklık düşükse ısıtma işlemini yeniden başlatır. Termometre edilgin, termostat ise etkin bir aygıttır. İkisinin de konusunun sıcaklık olmasına karşın, sıcaklık karşısında yalnızca termostat tepki verir. 2 Kimi kişiler termometre gibidirler; kendilerine zarar verecek şeylere bile kanşmazlar. Karşılaştıkları sorun ve zorluklan fark etmenin ötesinde bir şey yapmazlar, bir çözüm yolu bulmaya çalışmazlar, yaşamı yalnızca seyrederler. Kendi- lerini her zaman güçsüz hissederler. Kimi kişiler ise termostat gibidirler; onlar güçlüklerle karşı- laşır karşılaşmaz harekete geçerler. Daima bir çözüm yo- lunun bulunduğuna inanırlar. Tepki gösterir, kararlar alır, harekete geçerler. Siz hangisisiniz acaba termometre mi, termostat mi?
Sayfa 165Kitabı okudu
Reklam
Bir çocuğun yüreği her şeyi değiştirebiliyor.
“Hatırlamak zor; her yerde nefret var gibiydi –dünyada, kampta, okulda…”
“Yo hayır, okuldaki nefret daha gerçek bir nefretti. Oradaki nefret, daha doğrusu adab-ı muaşeretderslerine-karşın duyulan güçlü, şiddetli hoşlanmama duygusu, tamamen benim kişiliğime yönelikti. Ama başta salt hoşlanmama biçiminde olan bu duygu, her seferinde etkin bir öfke ya da nefrete dönüşüyordu. Bunun nedenini hiçbir zaman anlayamadım. İnsanlar gelip bana, ‘…yaptıklarından sonra,’ ya da ‘…söylediklerinden sonra… seni artık ben bile savunmam…’ diyorlardı. Yaptığımın ya da söylediğimin ne olduğunu hiç bilmiyordum. Evimizdeki hizmetçiler arka arkaya çekip gidiyorlardı, sonunda bitmek bilmez bir alay yürüyüşüne dönmüştü bu nerdeyse. Ve ben sürekli ‘özür dilemek’ zorunda kalıyordum, ama ne için ve neden olduğunu hiç bilmiyordum. Bir keresinde, en iyi arkadaşıma selam verdiğimde, başını çevirmişti. Nedenini sorduğumda, ‘Yaptıklarından sonra ha?’ demişti. Bir daha da benimle konuşmadı ve ben neler olup bittiğini hiçbir zaman anlayamadım.”
Silikon Vadisinde onca insan varken, gidip ona çarptım. Yo, düzeltmeme izin verin. Tüm dünyada en sevmediğim kişiye. Lanet olası Jack Yasuda’ya.
Sayfa 16
HAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAHAH
POZZO: Oturmak istiyorum, ama nasıl becereceğim bilmem. ESTRAGON : Yardımcı olabilir miyim? POZZO : Belki bunu benden rica etseniz? ESTRAGON : Neyi? POZZO : Oturmamı. ESTRAGON : Faydası olur mu? POZZO : Sanırım. ESTRAGON : Hadi bakalım. Oturun, efendim, rica ediyorum. POZZO : Yo yo, dünyada olmaz. (Bir an. Alçak sesle.) Biraz ısrar edin. ESTRAGON : Hadi ama, böyle ayakta durmayın n'olur, soğuk alabilirsiniz. POZZO : Öyle mi dersiniz? ESTRAGON : Elbette. Kesinlikle. POZZO : Şüphesiz haklısınız. (Oturur.) Işte oldu!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.