95 syf.
7/10 puan verdi
Sâdık Hidâyet, kitabı basmak için Hindistan'a gitti ve Kör Baykuş'u ilkin orada yayınladı. Kitaba, İran'da satışının yasak olduğunu belirten bir not da eklenmişti. Başbakan olan eniştesinin, Müslüman bir yobaz tarafından 7 Mart 1951'de katledilişi, kendi canına da kıyması için, bardağı taşıran son damla oldu - ki ondan önce iki kez intihar girişiminde bulundu- . Paris'te günlerce, havagazlı bir apartman aradı. Championnet caddesinde buldu aradığını; 9 Nisan 1951 günü dairesine kapandı ve bütün delikleri tıkadıktan sonra gaz musluğunu açtı. Ertesi gün ziyaretine gelen bir dostu, onu mutfakta yerde yatar buldu. Tertemiz giyinmiş, güzelce tıraş olmuştu ve cebinde parası vardı. Yakılmış müsveddelerinin kalıntıları, yanı başında, yerdeydi. ️ Hidâyet'in romanında bir kurtuluş yoktur, olsa olsa bir boşalmadır sonuç. Güzelliği ve gerçeği arama çabasından mahvolup giden yılgın adam, sonunda bizzat kötülük ifriti olur çıkar. Kör Baykuş kitabı da felsefik boyutta olan bir kitap her ne kadar bireyin iç dünyasının karanlığını anlatan bir kitap gibi dursa da okurken daha derin anlamlar çıkarılması gereken bir kitap diye buraya bir not düşeyim .. ️ VE Ömer Hayyam ; Sadık Hidayet Hayyam dan çok etkilenen bir yazardır şarap ve kadın imgelerin felsefik yorumu bu yüzdendir. İran edebiyatı çağdaş dönemin en önemli yazarının da sonunun ve hayatının genelinin bu kadar acıklı olması edebiyat kültürün de var olan karamsar bir intihar ekolünün üyelerinin çokluğunu anımsatıyor bana...
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,7bin okunma
KÜÇÜK - BÜYÜK KAYNARCA Büyük Bozgunun acısını, arkasından gelecek Birinci Abdülhamîd müstesna, Üçüncü Mustafa'dan daha derin duyan hiç kimse yoktur. Bu asil Padişah, Hilâlin, liyakatsiz ellerde, haçı taşıyan eller tarafından gördüğü hakarete dayanamamış ve kahrından eriyip gitmiştir. Birinci Abdülhamîd de aynı şekilde onu takip edecek...
Reklam
Falih Rıfkı Atay
_Çocukluğumuzda Türk, kaba ve yabani demekti. İslam ümmetinden, Osmanlı idik. Vatan sözü yasaktı. Padişahın kulları idik. Okul çıkışında ’Padişahım çok yaşa’ diye bağırırdık. Arap’a Arap, Arnavut’a Arnavut, Rum’a Rum, fakat kendimize Osmanlı derdik. Bütün ekonomi, bütün iç ve dış ticaret, bakkallara kadar çarşılarımız, kadrolarında bir tek Türk
Politik Yorumlar
_Türk olarak arabistan'a gidiyorsun. İnsanlar seni Türkçe selamlıyor; camilerden her gün Türkçe dualar yükseliyor; senin toprağını kutsal kabul edip senin gibi giyinmeye, düşünmeye ve konuşmaya çalışıyorlar. Yerde Türkçe bir yazı, örneğin Türk malı bir çikolatanın ambalajını görünce öpüp yerden alıyorlar. Okullarında senin tarihin,
Gençliğe Hitabe Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... "Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...
25 öğeden 21 ile 25 arasındakiler gösteriliyor.