Koltukta uyuyakalmalil bir yoğunluk var üzerimde
Beynin Gizli Savaşları: Limbik Sistem ve Korteks
Gözlerinizi kapatın ve en mutlu anınızı hayal edin. Belki sevdiğiniz biriyle bir an, belki büyük bir başarı, belki de doğayla baş başa huzurlu bir an. Şimdi, o anın verdiği hissi düşünün. İçinizde yükselen sıcaklık, yüzünüzde beliren gülümseme, içinizi saran coşku... İşte bu hisler, beynimizin derinliklerinde gizlenen limbik sistemin
Reklam
-Hiç birimiz bir davetçi, bir devlet başkanı ve bir ordu komutanı olan Efendimizden (s.a.s) daha yoğun olamayız! -Hiç birimizin işleri Efendimizin (s.a.s) işlerinden daha önemli olamaz -Hiç birimizin vakti Efendimizin (s.a.s) vaktinden daha kıymetli olmaz -Ve eğer Efendimiz (s.a.s) bile tüm bu yoğunluklarına rağmen Ramazanın son on günü tüm vakitlerini itikaf ve ibadete ayırıyorsa -Hiç bir yoğunluk bize bu günleri ihmal ettirmemeli -Hiç bir önemli iş bu günlerin önemini unutturmamalı -Hiç bir kıymetli vakit bu günlerin kıymetinden öne geçmemeli -Öyleyse son on gün daha çok dua, daha çok ibadet, daha çok istiğfar, daha çok Kur'an...
❝Ruhun titreşimi o kadar sonsuz bir yoğunluk ve hıza sahiptir ki, tıpkı hızla hareket eden bir tekerleğin hareketsiz görünmesi gibi, neredeyse hareketsizdir.❞ ✱
Kybalion
Kybalion
Putlaştırıcı sevgililer gerçek büyük sevgilermiş gibi tanımlanırlar, oysa bir yandan sevginin yoğunluk ve şiddetinin derinliğini ifade ederken diğer yandan puta tapanın açlığını ve umutsuzluğunu gösterir./erich fromm
HK
Allâhumme ente sselâm Ve Minke sselâm Elhamdu lillâhi rabbil 'âlemîn Essalâtü ve sselâmu 'alâ rasûlinâ ve nebiyyinâ Muhammed Ve
Reklam
Hayao Miyazaki, Japonca'da "ma" olarak adlandırılan bir kavramı açıklıyor. "Ma", boşluk veya ara anlamına gelir. Bu boşluklar, hareketin arasında nefes alma alanı sağlar ve gerilimin daha geniş bir boyuta ulaşmasına olanak tanır. Sürekli hareket halinde olmak sadece yoğunluk yaratırken, ara vermeler duygusal derinliği artırabilir. Önemli olan, asıl duyguların sürekli olarak korunmasıdır.
Yenidoğan Nöbet Günlüğü
Gece yarısı sessizlik, hastanenin neonatal yoğun bakım ünitesinde bir kenara çekilmiş bir masada oturuyorum. Etrafım, hayata yeni başlangıç yapan minik canlıların soluk alışlarını destekleyen makinaların hafif uğultusu ile dolu. Pediatri asistanı olarak, gece boyunca bu yeni doğan bebeklerin her birinin hayatını desteklemekle görevliyim. Kitaplar yazan biri olarak da, bu deneyimler bana ilham veriyor; her bebek, henüz anlatılmamış bir hikayeye sahip. Nöbetim, düzenli kontrollerle başlıyor; her bir bebeğin vital bulgularını, IV hatlarını ve solunum cihazlarının ayarlarını kontrol ediyorum. Her şey yolunda mı, bir problem var mı diye gözden geçiriyorum. Zaman zaman, bir bebeğin durumunda ani bir değişiklik oluyor, bu da hızlı ve kararlı bir müdahale gerektiriyor. Bu anlar, hem zorlayıcı hem de öğretici olabiliyor. Her müdahale, bana hem tıbbi becerilerimi hem de insan olarak empati yeteneğimi geliştirme fırsatı sunuyor. Gece ilerledikçe, sessizlik ve yoğunluk arasındaki bu döngü devam ediyor. Her serbest anımda, gözlemlerimi, düşüncelerimi ve hissettiklerimi bir kenara not alıyorum. Bu notlar, daha sonra yazacağım kitaplara esin kaynağı olacak. Yoğun bakım ünitesinde geçirilen her an, insan yaşamının ne kadar kırılgan ve aynı zamanda ne kadar dirençli olduğunu hatırlatıyor. Sabaha karşı, yeni bir günün ilk ışıklarıyla birlikte, nöbetim sona eriyor. Yorgun ama bir o kadar da dolu hissediyorum. Hastaneden ayrılırken, gözümde canlanan hikayeler, yazılacak kitaplar ve mesleğimin sunduğu zorluklar ve ödüller üzerine düşünüyorum. Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde bir gece daha, hem bir doktor hem de bir yazar olarak beni daha da ileriye taşıdı.
Kader insana verilen òzgürlüktür...
Özgürlük ve kader nasıl buluşur, nasıl dönüşür? Rollo May, özgürlükle, yaşamın doğal ve kendi koyduğu (örneğin kültürel) sınırlar içinde seçim yapma kapasitesini kastetmiştir. Özgürlük aynı zamanda sorumluluk anlamına da gelir; çünkü May’in de belirttiği gibi, eğer bize seçme gücü verildiyse, bu gücü kullanmak da bizim görevimiz değil midir? O
Güzel şeyler de oluyor ama şu günlerde yağmurda yürürken berrak bir suya basmış da, onun içinde alttan gelen çamurları izliyor gibiyim. Deli gibi bir yoğunluk hali, garip tesadüfler yaşıyorum. Hiç beklemediğim şekilde , çocuk olduğumu söyleyebileceğim bir zamanda tanıdığım insanlarla ya da onlarla ilgili birileriyle diyaloglarım oluyor. Kendime dönük şeyler yapıyorum, belki yatırım diyebiliriz buna ama kendimle başbaşa kalamıyorum pek. Dinginim ama her zamankinden çok daha sakin ve kararlı biri var aynaya baktığım zaman, ne istediğimi biliyorum. Vakit bulabilsem süper kahraman olabilirmişim gibi geliyor mesela, içimdeki tüm o güzelliğin farkına varıyorum ve kendimde bulanık olan, aklımı lapa bir çorbaya çeviren her şeyi çöpe dökmek yerine, kendi karakterimin bana özgü baharatlarıyla lezzetlendiriyorum. Sonbahar çok güzel, soluk ve pastel kalmak da öyle, tüm canlılık arasında. Su gibi akan bu şehirde, boza kıvamındayım.
Reklam
Kitap alıntısı falan yok, çünkü inanıyorum dostum. Okuduğum her kitapta, aslında olmayan ama olması mümkün olaylar kurgusunun olabileceği ihtimaline inanıp duruyorum. Sonra "iyi" şeylerin olmadığını, "kötü" şeylerin de eksik olmadığını görünce kitap okuyasım da kalmıyor. Küçülmek istiyorum aslında. Hiçbir kötülüğün bana ulaşamayacağı kadar küçültüp bedenimi cenin pozisyonunda sûr üflenesiye uyumak istiyorum. Aynı zamanda bir de büyümek istiyorum. Çünkü 1.5 sene evvel hayatımıza giren kızımın başına hiçbir kötülük gelmesin diye bedenimi öyle büyütmek istiyorum ki ona gelebilecek tüm kötülükler bana gelsin. Kocaman kocaman sınavlar veriyorum hiç durmadan. Aslında iyi bir şey değil mi bu sınavlar? Hata yaptığım zaman Allah'ın "Şuna bir şans daha verelim." deme şekli sanırım bunca yoğunluk. Ama ben çok yoruldum. Vallahi çok yoruldum. Durup dinlenmeden uğraşmaktan yoruldum.
874 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.