Fransız yazar Emile Zola’nın ‘’Nasıl Ölünür’’ adlı eseri biz okuyuculara mecburen şu soruyu sormaya mecbur bırakıyor: Ölüm dediğimiz ve herkesin önünde sonunda eline alacağı bu tek yönlü gidiş bileti, gerçekten de herkesi sanıldığı gibi eşit kılıyor mu? Ölüm zengine ayrı fakire ayrı mı davranıyor? İşte Emile Zola’nın bu eserinde beş ayrı sınıfın
Bir yanılgının, binlerce yenilgiden daha keskin olduğunu gördüğünde eve dönmek isteyeceksin ama ev; kapı duvar olacak. Ve sen, bildiğin denizlerde yeniden boğulacaksın. Aşina yüzler el olacak, ve yalnızlığı şah damarında hissedeceksin. Sonra geçecek. Her şey geçer, bilirsin.
Ve sonra yolun tam ortasında ayaklarının dermanı kesilecek, dizlerinin
"İnsanlar!" diyorum Hafız,
İkiye ayrılır:
Derdine dert katanlar, derdinden dert alanlar!
İnsan vardır âlem,
İnsan vardır elem!
Kiminin varlığı üzer,
Kiminin yokluğu!
Hay aksi, hep para hep para! Başka laf yok sanki: "Para, para para." Ah! Her ağızdan aynı ses: "Para." Tutturmuşlar bir para lafı. Tekerleme olmuş sanki: "Para."
Ne düşüneceğimi bilemiyorum doğrusu. Öyle bir çıkmazda kaldım ki! Ne yaptın be sevgili Aslı. Ben ki sana karşı her zalım Aslı diyene kızar, seni savunurdum. Şimdi ise darmadağın ettin beni.Yapamıyorum. İçimde fırtınalar koparken bile nefret dolu sözler dökemiyorum ortalığa. Minik bir ruhun ne kadar acı çektiğini duyduğumda/ gördüğümde ruhumun en
. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
DİPÇE :
Eşekarısı Fabrikası, gotik türde yazılmış ve oldukça nahoş başlayan bir eserdir fakat ilerledikçe ürkütücü yapısı yanı sıra, okuru psikolojik bir bakış geliştirmeye zorlar.
Bu bakışa ve sorgulamaya ihtiyacımız vardır çünkü kahramanlarımız idol olamayacak niteliktedir.Üstelik üç karakter de böyledir.
Kasabadan uzak bir adada yaşayan
Hayatımız, tam olarak ne zaman başlar? Anne karnına düştüğümüz andan itibaren mi, bunun tartışmasını kiliseye bırakıp geçiyorum. Doğduğumuzda, hani zırıl zırıl ağlayarak ortalığı birbirine kattığımız, ebenin, doktorun ve annemizin ise bize bakıp gülümsediği, ilk nefesimizi çekerek aynı zamanda kendisinden ilk kredimizi de çektiğimiz dünyaya
*****
Paranın ortaya çıkması ile insanlar kendi ihtiyaçları için değil, pazar için üretmeye başlamışlar; bu ise insanları eskiden olduğundan çok daha yoğun ve karmaşık ilişkilere sokmuştur.
*****
Bu kitabıyla birlikte yazarın külliyatını tamamlamış oldum. Yazarın hikâye kitapları dışında ("Kambur" ve "Neden Ucuz Saat Takıyorsun") tüm kitaplarından keyif aldığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Özellikle "Herkes Tek Başına Ölür", "Ayyaş" ve "Küçük Adam Ne Oldu Sana" romanlarını tavsiye