Fırtınalı deniz, yağmur gökyüzü
Kalanlar dost sandı, her sahte yüzü
Duydu da aldandı, yalandan sözü
Gerçekler sahteye tutsaktı, kaptan
Yudumla çayını, kalmadı vakit
Topla saatleri, bavulunla git
Zamanı, sessizlik içinde erit
Ruhunda gel-gitler tutsaktı, kaptan
Vedalar mı? Zordur, aldırma buna
Kır artık dümeni, yokluk yoluna
Varmaya az kaldı, sabrın sonuna
Limanlar kalmaya tutsaktı, kaptan
Belli olmaz sonu bu hikayenin
Belki bir yön çizer, nasır ellerin
Rüzgara sarılmış, bak yelkenlerin
Hesaplar, kitaplar tutsaktı, kaptan
06.05.2020
"Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir ânın
Parçalanmaz akışında."
Gururla söyleyebilirim: "Bu dünyadan bir
Ahmet Hamdi Tanpınar geçti ve ben onu okuma şerefine nail oldum." Bazı yazarlar vardır, geç tanırsın. Bazıları da vardır ki, geç tanımanın daha kötüsü: yanlış tanımak...
Geçtiğimiz yıllarda çok sevdiğim,
Oldukça iddialı bir tanıtımı var eserin. Bu kitabı okuduktan sonra "Bir kitap okudum," diye düşünmeyeceksiniz. Zira Xu ailesinin yaşadıkları o kadar gerçek ki, tek düşünceniz "Bir hayat yaşadım," olacak.
Öyle bir hayat ki; mutluluk ile hüzün, zenginlik ile yoksulluk, yaşam ile ölüm, dostluk ile düşmanlık, tutunmak ve kopmak iç
• Sormuşlar gün görmüş birine,
• Bu hayattaki en büyük yokluk nedir..? diye,
• Acı bir tebessümle cevaplamış,
• Varlığına alıştığın bir insanın yokluğudur.."
Cengiz Aytmatov'un sanırsam okuduğum dördüncü kitabıydı ve bariz şekilde bir ayrıntı dikkatimi çekti. Sevgili yazarımızın dört kitabında da savaş, illa ki bi yerlerde geçiyor. Aileler savaşlardan etkileniyor veya oğullarını savaşa gönderiyorlar. Hep bir çekilmişlik havası var. Sonra kendimce zor olmayan bir sonuca vardım. (Aslında bu sonuca herkes
Kovit sevdiklerimizi, yakınlarımızı bir bir bizden alırken, hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek ne acı değil mi? Ama hayat devam ediyor. Ölenle ölünmez diye bir söz vardır. Biz geride kalanlar da bu söze uymak zorunda kalıyoruz. Evet zor da olsa insanlar hayatlarına kaldığı yerden devam ediyor. Neden böyle bir giriş yaptım ben de bilmiyorum.
Oğuz Atay, beyninde oluşan bir tümör yüzünden, 13 Aralık 1977 tarihinde hayatını kaybetti. Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar romanında, kendi kendine ve topluma yabancılaşmış olan roman kahramanı Selim, intihar ederek yaşamına son verir. Oğuz Atay'dan izler bulduğum bu roman kahramanı intihar mektubunda şöyle yazar: "Belki ben tanıdığın
Hani bazı kitaplar vardır okuduğunuz zaman suratınıza tokat yemiş gibi hissedersiniz. İşte ben şu an öyleyim. Kaç gündür suratıma tokat yemiş gibi dolaşıyorum. Yediğim lokmalar boğazıma düğümleniyor. Hüseyin'in, Fatma'nın, Sefer'in yokluktan yiyemediği için, bu dünyadan göçüp gittiği, o lokmalar boğazımdan bir türlü geçmiyor.
Kitap bitene kadar
Mülkü Süleyman’a, aşkı Mecnun’a
Dervişliği Yunuslara bıraktım
Dolanıp durdum da, bir hiç uğruna
Kazanmayı ahilere bıraktım
Uzattım elimi, tutar mı diye?
Terk edince bir aşk, biter mi diye?
Sonsuza dek böyle, sürer mi diye?
Yokluk denileni, “var”a bıraktım
Dünya, sana telaş etmem bir daha
Bu konu da değmez, türlü izaha
Aldanıp durup da, türlü günaha
Girmemeyi nasuhlara bıraktım
Bir olan Allah' tır, bir O, bilirim
Varlığında hiçlik olur, eririm
Kâh düşerek, kâh kalkarak yürürüm
Enel Hakk’ı, Mansurlara bıraktım
Giderim, gitmeler varır mı diye?
Öteler ötesi, kalır mı diye?
Sonsuzluk kefenim olur mu diye?
Yaşamayı, belkilere bıraktım!
25.03.2018
" On beş günlük ömrü on beş seneye sığdıramazsın da, on beş senelik ömrü on beş günde yaşayıverirsin!"
Sabahattin Ali
Okumadım yaşadım.
O kısacık ömrüne birbirinden güzel hikayeleri nasıl sığdırdın ? Ah ne yaptın gözlerimde okyanuslar.
Köylüyü, yokluğu, devletin ne derece etkin olduğunu ne güzel dile getirmişsin..
Bu benim kitabı ikinci