her yerde sen varsın burada yoksun bir tek öyle acıtıyor ki beni
Hala o penceredeyim, lakin sular ölgün; Sen yoksun ki vefasız sularda ay görünsün.
Reklam
Gece Çiçeği... (Efelya'ya...) ah ben seni leylaklar açarken sevdimdi papatyalar gülümserken baharla ah benim onulmazım, gece çiçeğim şiir gülüm, yeşil dünyam, sevgilim
Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer? Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın Taze tomurcukları sert rüzgarlar örseler, Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın: Işıldar göğün gözü yakacak kadar sıcak, Ve sık sık kararırdı yalnız düşer yüzünden; Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak Kader ya da varlığın bozulması yüzünden; Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz, Güzelliğin yitmez ki, asla olmaz ki hurda; Gölgesindesin diye ecel caka satamaz Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda İnsanlar nefes alsın, gözler görsün, elverir, Yaşadıkça şiirim, sana hayat verir.
The Rational Male
THE RATİONAL MALE Kadınlar aktarılan bilgiden çok iletişimden keyif alırlar. Çözülmesi gereken bir sorun değil, iletişimdir. “Açık iletişim kadınları ne kadar sinirlendiriyorsa, gizli iletişim de bizi o kadar sinirlendiriyor. Dilimizin onlar için hiçbir sanatı yok, bu yüzden kadınlara en iyi ihtimalle aptal veya basit görünüyoruz Ruh eşi bir
Yine, yeniden yolculuk görünüyor bana, Koyu buluttan henüz çıkmışım, Kervanla birlikte şehre doğru yol alıyorum. Sen yoksun hâlâ. Kalabalık içinde yalnızlık bu defa da. Yokluğunda varsın ama, benimlesin, Özvarlığıma dâhil var-yok arası varlığın. Yoksa sen de mi koyu bulutun içindesin, kör kuyunun dibindesin? Sen de mi oradan çıkarılmayı bekliyorsun? Gel, bekliyorum. Bekle, geliyorum...
Reklam
Hava rüzgârlı, içim de öyle. Yanımdan geçiyor aşinası olmadığım silüetler. Elektrik faturasının son günü; bunu hatırlıyorum, “Hay aksi!” diyorum kendi kendime. Sağa dönüp caddeye sapıyorum. Dünyadayım bunu anlıyorum ve fark ediyorum dünya varmış ama sen hâlâ yoksun. O gariplik bir kez daha yokluyor ta derunumdan beni. Rüzgâr hafifçe esmeye devam ediyor, içim dalgalanır gibi oluyor. Bir mısra mırıldanıyorum, kıpırdıyor dudaklarımın ucu: İstanbul'un orta yeri sinema...
Dal dünyama, dalabilirsen; sislen biraz olmaz mı, hislen biraz bencileyin! Sana değmek istiyorum, olmuyor; sisten gözümü alamıyorum. Ne-yer'deyim, sen yoksun. Bende amâ yalnızlığı, bende kavurucu ıssızlık! Şimdi gel gelebilirsen yamacıma, sokul bulutuma, bakraç sarkıt ya da kuyuma. Atla çiti, geç dereyi, arala perdeyi. Geçit bul “olmadan önceki” hâle. Sise bulan biraz, olmaz mı? . Yoksa göçtü de kervan, kalakaldım mı dağlar başında!?
Platon' un Phaedrus adlı yapıtından etkileyici bir hikâye anlatılmaktadır. Hikâyeye göre Kral Thamus, sayılar, hesaplama, geometri, astronomi ve yazı dâhil pek çok şeyin mucidi olan Tanrı Theuth'u kabul eder. Theuth Kral Thamus'a bütün buluşlarını sergiler. Theuth bu buluşların faydalarından bahseder ve bütün Mısır'da bilinmesi
Yani eş seçimimizi ve ilişkimizin içeriğini kişilik özelliklerimiz belirler. İlişkilerimizde olumlu ya da olumsuz yönlerimize en fazla benzerlik gösteren partnerleri buluruz. Örneğin geçmişimiz bize, fazla bağlanmadan yaşanan fiziksel yakınlaşmaların bizim için en doğrusu olduğunu öğrettiyse, tam bu kalıba uygun birilerini kendimize çekeriz.
Reklam
İkiyüzlünün birisin sen; yalnızlığa gömülüşün özlediklerini daha taşkınlıkla tadabilmek için! Kendini etlerden, şaraptan, hamamlardan, kölelerden, şanlar şereflerden yoksun bırakıyorsun; ama hayal gücünle öyle şölenler, öyle güzel kokular, çıplak kadınlar, seni alkışlayan kalabalıklar sunuyorsun ki kendine! Kadınsız yaşıyorsun, ama herkesten daha ince, daha sinsice bir düşkünlüğün var kadınlara, dünyayı hor görmen de ona karşı beslediğin kinin güçsüzlüğünden! Senin gibilerin asık yüzlü olmaları bundan geliyor, ya da inançsızlıklarından belki. Gerçeği benimsemek sevinç verir insana. İsa dertli miydi? Dostlar alırdı çevresini gittiği yerde; zeytin ağacının gölgesinde dinlenir, madrabazın da evine girer, şarap üstüne şarap içer, günah işlemiş kadınları bağışlar, bütün dertlere deva getirirdi. Oysa senin, kendi yoksulluğundan başka hiçbir şeye acıdığın yok. Bir vicdan azabı, hırçın bir azgınlık içinde kıvranır gibisin; o kadar ki bir köpeğin okşayışına, bir çocuğun gülümsemesine tekmeyle karşılık verecek duruma gelmişsin.
"Bu soruyu sevgili babana sormalısın." Kendimi topladığımda neşeden yoksun, zalim gülümsemem yeniden yüzümde belirdi. "Ayrıntılar çok da önemli değil. Bilmen gereken şey şu ki, başka seçeneğim olsaydı asla evlenmezdim. Ama iş, iştir ve sen..." Omuz silktim. "...yalnızca anlaşmanın bir parçasısın."
Sayfa 32 - Martı YayınlarıKitabı okudu
her yerde sen varsın burada yoksun bir tek öyle acıtıyor ki beni
Sayfa 41 - Pegasus YayınlarıKitabı okuyor
Kalbim bahar içindedir-ismet bozdağ
Sen o kadar küçük, Sen o kadar yoksun ki Rümeysa, Delilikten ve sevmekten bir şey anlamazsın...
VAROLUŞ’A DOĞRU
Koca bir çölde Sonsuz bir kum denizinde, Arıyorum Yitik yolu arıyorum Bulamadığım yolu. Bir orada, bir burada Bütün yönlerde ruhum Bulamıyor aradığını. Bu korkunç boşlukta Bu sonsuz boşlukta, Her yanım kum Alabildiğine parlak, boğucu Kumlar uzanıyor çevrenin sonuna değin Sonra bir ses duyuyorum Tatlı, gür ve kahredici Diyor ki bana; "Yitik bir ruh sanıyorsun kendini sen! Bir ruh sanıyorsun kendini Yanılıyorsun. Bir ruh değilsin gerçekte Yitmiş de değilsin Bir hiçsin yalnızca Yoksun sen."
Sayfa 7 - Porphyre Eglantine - Hiçliğin Türküsü (Chant du neant)Kitabı okudu
Resim