"Aşk var mı aşk, sen ondan haber ver ?
Boş ver be yaşı başı!
Gönlün ne kadar şık, sen ondan haber ver?
Şöyle atıp koyu grileri -siyahları sabahtan,
Sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını.
Gelene geçene yol verme girsin diye içeri,
ama gömme başını toprağa bir çift
Sık sık başı ağrıyordu. Çok ders çalışmasına rağmen "anne çok çalışıyorum fakat unutuyorum" derdi. Bakkala birşeyler almaya gönderdiğimde ne alacağını unutuyordu. Not tutmaya başladı, not tutmasa unutuyorum diyordu. Keşke o zaman farkına varsaydım diye kendimi suçluyorum. Biz çok ders çalıştığı için belki zihni yoruluyor diye
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI...
Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
Günaydın. Dostoyevski, "Duvarı yıkacak gücüm yoksa, onu yıkmak için kendimi paralayacak halim yok tabii ki." der ve ekler: "Fakat önümde duvar var diye ona boyun eğecek de değilim." Ben ne yapabilirim ki dememeli sevgili okur. Çocukların öldüğü bir dünyada duvarlara boyun eğmemeli. Var olun.
--> Dostoyevski - Karamazov
Başkasına yargıçlık etmeye hakkın olmadığını asla unutma. Çünkü suçluyu yargılayan yargıç, kendisinin de karşısında duran kadar suçlu olduğunu, o adamın işlediği suçta belki herkesten çok sorumlu bulunduğunu bilmelidir. Saçma görünmekle beraber gerçektir bu. Çünkü ben doğru bir insan olmuş olsam karşıma bir suçlu çıkmayacaktı belki.
Kes şimdi aranızdaki bağı ve tamamen kurtul ondan. Onu karşına al şunları söyle...
“Seni artık özgür bırakıyorum. Geçmişte bana çok büyük zararlar verdin. Ama buna izin vermiyorum artık”
Sen konuşurken o, gittikçe küçülmeye başlasın. Onu küçük bir çocuk yap. Onu tamamen affet. Şimdi senin kalbinden çıkan bir gökkuşağı, onun kalbine doğru yol alsın. Ona içindeki sevgiyi gönder. Teşekkür et ve yüzünü gülümset. Ona sevgi ver.
Gözden kaybolana kadar küçült onu ve bir kelebek gibi uçup gitsin... Onun gittiği yerde içinde, bir boşluk oluşmuş olmalı. O boşluğu, güneşten gelen saf ve temiz bir enerji ile doldur.
UMAR MIYDIN?
Görünmez âşinâ bir çehre olsun rehgüzârında;
Ne gurbettir çöken İslâm'a İslâm'ın diyârında?
Umar mıydın ki: ma'betler, ibâdetler yetîm olsun?
Ezanlar arkasından ağlasın bir nesl-i me’yûsun?
Umar mıydın: cemâat bekleyip durdukça minberler,
Dikilmiş dört direk görsün, serilmiş bir yığın mermer?
Umar mıydın: tavanlar