Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Trenin kapısı açılınca, Mustafa Kemal Paşa yaklaştı. Bana merdivenlerden inerken yardım etti. Bu elin çevik hareketi ve kudreti, bana Mehmed Çavuş’la Millî Mücadele’nin, yolda arkadaşlık etmiş olduğum şahsiyetlerini hatırlattı. Fakat bu kudretli el, şekil itibariyle ötekilerden bambaşkaydı. Anadoluluların elleri umumiyetle kocaman, geniş ve zalimleri gırtlağından yakalamaya kadir görünür; Mustafa Kemal’in gergin derili, uzun parmaklı, beyaz eli Türk’ün bütün hususiyetleriyle birlikte aynı zamanda hâkim bir vasfa da sahipti.
İyilik, yola düşen, yolda toplana bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şeyde değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir.
Sayfa 68 - Ötüken YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
yazmadım seni daha, sevmeye ayırdım tüm zamanları, yazmaya bu yüzden vaktim olmadı. ben düşünmeye başlayınca seni -ki bu bir önceki düşünmenin sonundan çok öncedir- inan ki dağlar, taşlar, inan ki bulutlar, yağmur ve kar toprakla su ve gökyüzü, güneş ay ve yıldızlar onlar da benimle birlikte ve onlar da benim kadar seni düşünürler... hep dalgınım bu günlerde saati cezveye koyup yumurta tutuyorum, bir gün takvime bakmasam yılı unutuyorum. aklım başıma gelmiyor, başıma çarpmadan dallar yolda yürürken dalıp dalıp gidiyorum. nisan'a kaç var diyorum saati sorarken. hiç böyle olmamıştım. bilenlere sordum; 'aşk bu' dediler..."
Mesele tam da bu !
Hayat bir yolculuktur, yanımıza insanlar katarak yürüyoruz … Yan yana yürürken aynı istikamette gitmeyi iki kişininde istemesi gerekir . Kimseyi zorla isteğiniz yolda yürütemezsiniz . Bunu yapmaya çalışmak sizi de karşınızdakini de yorar . Yolunuzda ilerlemeyi zorlaştırır. O yüzden bir kadını ya da bir erkeği elinizde tutmaya çalışmak yerine elini tutun , konuşa konuşa, güle ağlaya yürüyün o yolda . Biriniz tökezleyince diğeri elinden tutsun. Düşmesini engellesin . Biri yorulunca diğeri koluna girsin . O zaman yolculuk keyifli olur . Bunu sizinle birlikte yapmaya niyetli birini bulunca elini sıkı tutun. Ona kendinizi anlatın dinleyin , onu anlamaya çalışın, saygı duyun sevin yeter ki … o zaman yolun taşlarını birlikte düşersiniz. İstikamette birlikte karar verirsiniz, ve ancak o zaman elinizde tutmaya çalışmaz , birbiriniz için her şeye herkese rağmen , orada olacağınız bilirsiniz.
Eğer hakikaten yaşamak istiyorsan Hayatı 𝙨𝙚𝙫𝙙𝙞𝙜̆𝙞𝙣 𝙞𝙣𝙨𝙖𝙣𝙡𝙖𝙧 için yaşa, • Kendini yok sayıp hayatı sevdiğin insanları yaşatmak için yaşa, • dertlerine derman olmak, sıkıntılarına çare bulmak için yaşa, • ve hiç bir zaman yarı yolda bırakan Hainler'den olma...
"Yalnızlığa daha fazla dayanamıyorum’ dediğim an, kendi yargılarımın anlatılamayacak derinliklerine düşüyorum, zira içimdeki o en yüce’yi terk etmiş oluyorum. Benim yolum belli ve bu yolda beni oyalayacak tehlikelere karşı koymam gerekiyor.”
Reklam
İnsan Suresi 3.Ayet
Biz ona doğru yolu da eğri yolu da gösterdik.Artık isterse şükreder, doğru yolda gider; isterse nankörlük edip eğri yollara sapar.
Din sınırlıyor mu? (2)
Sözgelimi çocuğu sınırlamazsanız, ne olur? Genci sınırlamazsanız kendini nerede bulur? Neden acaba yolda, çarşıda, pazarda anne baba çocuklarının ellerinden sıkı sıkı tutar? Neden acaba delikanlı gençler sorunsuz eve dönene kadar annelerin babaların yürekleri pır pır eder? Din, belki de koyduğu makul sınırlar ile insanın hem varlığını hem de bütünlüğünü koruyor.
Yolda yürürken bir karıncaya zarar veririm diye, ödü kopan insanlar; karınca yuvası dağıtan insanlarla karşılaştı. Zaman durdu. Şir bitti.
Yolda yürürken bir karıncaya zarar veririm diye, ödü kopan insanlar; karınca yuvası dağıtan insanlarla karşılaştı. Zaman durdu. Şiir bitti.
Reklam
İsterdim, ama Olamazdım
Yazını kanatları.. ("Açılmayan bir kitap gibiyim. Küskün ve biçare") Bu Ülke yazarını esas ayırt eden, karşıt düşüncelerin birbirini başkalaştırdığı bir melezlikten çok, düşünce fatihi olma isteğiyle fetihsizlik ("fetih yok, zafer yok, biraz daha ihtiyarladım"), ufuklarda silinme arzusuyla ufuksuzluk ("ufuklara açılmadan limana giren zavallı gemi"), aydınlatma arzusuyla ışıksızlık ("hiç yanmadan küflenen, kırılan ve atılan bir petrol lambası olmak"), coşkuyla gücenmişlik ("Açılmayan bir kitap gibiyim. Küskün ve biçare"), sürüden ayrılma isteğiyle sürü tarafından terk edilmiş olma duygusu ("sürünün terk ettiği hasta bir koyun olmak güç") arasındaki sert gelgittir. Ülke anlatısı hep aynı kişisel mitolojiyi, oradaki kabarma ve alçalmayı, kanatlanma arzusuyla yere çakılıp kalmışlığı yankılar. Dünyaya kement attım, yakalayamadım. Mektup yazdım, sahibini bulmadı. Tohum serptim, başak vermedi. Zirveyi hedefledim, yarı yolda kaldım. Uçmak istedim, ancak sürünebildim. Kendi ifadeleri: "Fetih ümitleri'yle, bir "gazaya koşar gibi" İstanbul'a gelmiş, ama fethedememiştir. Ne "bu toprağın hayvanı" olabilmiş, ne de tam anlamıyla kanatlanabilmiştir. Ne tam toprağa kök salabilmiş ("zaten ezeli ve ebedi yabancısıydı bu ülkenin") ne de enginlere açılabilmiştir.
Sayfa 140 - MetisKitabı okudu
"Bilinmelidir ki,peşinden amel gelmeyen bir inancın anlamı yoktur.Keza,peşinden tahkik ve o yolda fedakârlık gelmeyen bir inancın da sahibine yararı yoktur."
Bugün bir yerde şöyle bir yazı okudum: Tabiatta hiçbir şey acele etmiyor; ay acele etmiyor, güneş acele etmiyor. Ama insan aceleci bir varlık. Biz acele ettiğimizde ruhlarımız geride kalıyor. Çünkü bir yere vaktinden önce varmak, bir parçanı yolda bırakmak demek aynı zamanda…
Sözüm ona bağlı olduğunuz kurallar nedeniyle, doğal olarak size acınmasını istemiyorsunuz çünkü kuralların koyulma sebebi gurur ve kibirden başka bir şey değildir ("bedelini ödeyen benim") ama yine de kurallarınızın test edildiği durumları tartışmaya bile gerek yok. Bu durumda sadece sessizce eliniz öpülür. Ben sizin kurallarınıza inanıyorum ama hayatınız boyunca bir lanet gibi acımasızca üzerinize çökerek hayatınızı etkileyebileceğine inanmıyorum. Bu bir içgörü elbette ve gideceğiniz yolda size eşlik edecek bir içgörü ve bu yolun sonu yok.
birini hak ettiği yerde bırakmış olmak, yarı yolda bırakmak değildir. .
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.