Homeros’un İlyada ve Odysseiasından sonra yazılmış, onlarla bağlantılı ve devamı niteliğinde bir destan Aeneis. 12 kitap halinde yazılmış dizelerde Aeneas, İlyada’nın bittiği yerden bayrağı devralıyor.
Troia’nın yıkımına neden olan savaştan kurtulan Aeneas, toprakları için Achalarla savaşmayı düşünürken annesi Venus ve Kaderlerin onu yönlendirmesiyle babası, oğlu, Troialı yoldaşları ve Penat tanrılarını alır ve Hisperia’ya yani Batı İtalya’ya ulaşıp büyük Roma İmparatorluğu’nun tohumunu atmak için çileli bir yola çıkar.
Homeros destanlarından farklı olarak tanrılar ve mitolojik kahramanlar Roma mitolojisine göre isimlendirilmiş. Kitabın arkasındaki sözlük burada çok yardımcı oluyor.
Yazım tekniği ve olayların benzerliği, Homeros destanlarına göre daha fazla keyif alarak okumamı sağladı. Beni en çok etkileyen, Kartacalı kraliçe Dido’nun Aeneas’a karşılıksız bir aşkla bağlanması ve savaş betimlemelerinde anne babaların evlatları arkasından yaktığı ağıtlardı.
Odysseus gibi Aeneas da yerine, kendine ulaşabilmek için büyük bir mücadele veriyor. Zamanın ahlak anlayışı, inanışları, felsefesi, yaşantısı bu yolculuğun içinde yer alıyor. Yüzyılların, binyılların insanoğlunu birazcık olsun değiştirememesinin epik satırlarla bizlerle buluşması bana bir mucize gibi geliyor.
Aeneis edebiyat okumalarınızın temellerini sağlamlaştırmak için mutlaka okumanız gereken eserlerden. Naçizane tavsiyemdir.