Bilsin cihân ki ben bu cihânin nesindeyim:
Bir ülkünün mehâbetinin zirvesindeyim.
Dünya denen mezellete dalsın her isteyen;
Ben ırkımın şeref taçan efsanesindeyim.
Herkes bir özleyişle yaşar… Ben de öylece
Altaylar'ın ve Tanrıdağ'ın çevresindeyim.
Merdânelikle şöyle bakıp ayrılıklara
Son menzilin hüzün dolu kâgânesindeyim.
Artık vedâ zamânına pek fazla kalmadı;
Yorgun ve kimsesiz ölümün bahçesindeyim...
Bir gün olur, elbette eski beğler dirilir;
Yine kılıç kuşanır tarihteki paşalar.
Yine şanlar alınıp nice canlar verilir,
Yiğit akınımızdan yine dünya saşalar,
«Türk tarihi» denilen kahramanlık şi'rini
Yeniden yazmak için harcayacağın kandır.
Mısraları içinden en güzel ve derini
Batıda «Niğebolu», doğuda «Çaldıran»dır.
Yine Batılıların üçüncü Kosova'da
Topraklara sereriz, bir değil, birkaçını.
Çekilince kılıçlar yeniden Haçova'da
Paramparça ederiz Cermenliğin haçını.
Yine ufka açılır şanlı korsanlarımız,
Bir Türk gölü yaparlar Akdeniz'in içini.
Acı acı gülerek bugün susanlarımız
Yarın rezil ederler Romalı'nın piçini.
Sonunda yolların tozuyla harmanlandı umarsız ayaklarım
ve gidiyorum;
gidiyorum dudaklarımda bir tebessüm gönlümde kanla
gidiyorum;
gidiyorum çek elini kalbimden
eyy, sonu gelmez avare umut