Acıyı tanımasam, hazzın ne olduğunu nereden bilecektim? En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Demin az kaldı bulanıklaşacak olan gerçekliğe ayna gibi berrak bir tanım getiren, acı değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım, neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara iti­mat edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kala­cak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadan da mümkündür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: işte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
"Mustafa Kemal, şartları başka türlü değerlendirmeyi bilen ve ileriyi arayan adamdır. Diretendir. Yön tayin edebilendir. Kısacası, liderdir. Hem his değil, heyecan değil, hesap, karar, muvazene ve strateji adamıdır. Onun vasfı ve zanaatı budur. Şartlara ve olaylara körü ‎‎körüne boyun eğmemek, onları yeniden inşa etmek."
Sayfa 308 - Remzi KitabeviKitabı okudu
Reklam
Tabi acı olmadan da mümkündür kendine sürekli yeni yön tayin etmek ama pek kimse yapmaz bunu, çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir. İşte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
Daha derindeki kederimizi besleyen, bizde duyulmayandır. Fakat yine de kaderimize biçim vermek ve ona bir yön tayin etmek üzere ruhumuzu şekillendiren de duyulmayandır.
Eğitim ve İngiliz Dili
Oxford'da verdiğim konuşmanın ardından genç bir İngiliz bir İnternet sitesinde şöyle yazmıştı: "İngiltere, bağımsızlık için gerekli olan aracı Hindistan'a temin etmiştir. Modern demokrasi, bir anayasa ve insan haklarının teminat altında olduğu kendi kendini yönetme fikirlerini Hindistan'a yurtdışında tahsil görmüş
“Eğer insanın dünyaya düzen vermek, eşyaya yön tayin etmek gibi bir "yeterliliği" olsaydı kendisi "ehl-i kıble" olmak gibi bir mükellefiyete muhatap olmazdı.”
Reklam
“Kur’ân okumak ya da dinlemek, bilgi almak ya da belli bir yön tayin etmek için yapılan bir iş değildir; daha ziyade ruhsal bir disiplindir.”
Sayfa 183Kitabı okudu
İrade Terbiyesinin Yüz Yılı Aşan Hikâyesi yahut "Cemil Meriç Hangi İrade Terbiyesini Tavsiye Etti?” Son yıllarda kitapçı raflarını süsleyen bir eser okurların dikka­ tini epeyce çekti. Bu, önde gelen bir siyasetçinin hatıratı, po­ püler bir tarihçinin monografisi veyahut da tartışmalı sözlere imza atmış bir romancının yeni çıkan bir eseri
Savaşın Öğrettiği
Savaș sana çok șey öğretir. Bunların ilki, duyu yetinin keskinlesmesi ve ateş atıldığı yerin yönünü tayin edebilmek için dikkat kesilebilmendir. Sanki bedenin, içinde pusula olan büyük bir kulağa dönüşmüş gibi dört yönü belirleyebilirsin. Ya da beş yön çünkü artk gökyüzü de sana ölüm getirebilecek yönlerden birisi olmuștur. Ïkincisi; bir miktar teslim olup ancak ölçüyle korku yaşamandır. Sadece yeteri kadar. Korkun bundan zerre miktarınca artacak olsa gereksiz yere evini terk edip gitmek zorunda kalırdın, oysa șehrin diğer yanında da bombardiman var. Yine aynı şekilde korkun, zaman içinde bedenini yok edinceye kadar yiyen habis bir hastalğa dönüşürdü. Yine korkun zerre miktarınca azalacak olsa bu sefer de merdivenlerden sığınaklara inmek veya balkon ve pencerelerden uzakta merdivenlerde oturmak konusunda aceleci davranamazsın. Füze seni böylece göz açıp kapayıncaya kadar öldürür. Üçüncü olarak da savaş sana evini terk etmek zorunda kaldığında önemlinin önemlisini yanına almayı öğretir.Bir șișe su mesela, sen bedeninin uzuvlarını veya küçüğünü toparlamaya çalışırken gözden kaybedebilecegin yaşlı bir kadın... Kesin olan şu ki savaşın sana öğrettiği dördüncü, beşinci, altıncı şey de var... Ama önce de öğrensen sonra da öğrensen her zaman öğrendiğin şey "tahammül" oluyor.
Sayfa 166Kitabı okudu
Mirac'la İlgili Bazı Ayrıntılar
1-ADEM(AS), fedakarlığı temsil eder ve Rabbinin yapmış olduğu tüm işlerden kendisini sorumlu tutar: Allah insanın fiillerini tayin edip yaratır, insan da tüm bunları bizzat kendi işlemiş gibi, sorumluluğunu üstlenir. Ayrıca, işlenmemesi gereken günahlarından dolayı da en içten tövbelerini arz eder. 2-3-YAHYA VE İSA(AS), tatlılık ve yumuşaklığın timsali olmuşlardır ve düşmanları bile sevmeyi, başkasından gelebilecek kötülüklere karşı koymamayı, "Size bir tokat atarsa öteki yanağınızı da çevirmenizi" öğütlerler. 4-YUSUF(AS), en baştan çıkarıcı teklif ve girişimlere direnip, iffet ve namusunu korur. 5-İDRİS(AS), kalem ve yazıyı icat etmek suretiyle, bilimin ve kültürün gelişmesine kapı açar. 6-HARUN(AS), milletinin ruhi ve manevi yaşantısına yön vermekle görevlendirilmiştir. 7-MUSA(AS), elindeki tüm imkanlarla şirk ve putperestlikle mücadele eder ve Tek Allah düşüncesi uğruna savaşır. 8-İBRAHİM(AS), her şeyden çok Allah'ı sever, O'nun en zor ve güç buyruklarını bile itirazsız (biricik oğlunun kurban edilmesi gibi) yerine getirir; Tek Allah inancına karşı gelmektense, ateşe atılmayı kabul eder. Tüm bunlar, yalnızca en soylu bir insanın üstesinden gelebileceği, meleklerin bile kapasitelerini aşan niteliklerdir. Sonuç olarak, bu sekiz peygamberden her biri bu niteliklerden yalnızca birine sahipken, Muhammed Aleyhisselam'ın bunların hepsine birden sahip olduğunu söyleyebiliriz.
Reklam
İstikamet tayinini kim yapıyor beybaba? Şart mıdır bir yön tayin etmek? İçimizdeki kıble bize yetmez mi?
Sayfa 163Kitabı okudu
Lâkin acıları anlamlandırma biçimi değiştirilebilir. Hazzı hissedilebilir kılan zıtlık deneyimini sağlamaz mı acılar? Acıyı tanımasam,hazzın ne olduğunu nereden bilecektim? En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Demin az kaldı bulanıklaşacak olan gerçekliğe ayna gibi ber­rak bir tanım getiren, acı değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım, neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara iti­mat edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kala­cak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadanda mümkün­dür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: işte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
acının işlevi
Haz­zı hissedilebilir kılan zıtlık deneyimini sağlamaz mı acılar? Acıyı tanımasam, hazzm ne olduğunu nereden bilecektim? En yoğun mutluluk anları, acının dindiği anlar değil midir? Demin az kaldı bulanıklaşacak olan gerçekliğe ayna gibi ber­ rak bir tanım getiren, acı değil midir? Hayata yeni bir yön vermeyi teşvik etmez mi? Ben ne yaptım, neyi belki yanlış yaptım? Benim için önemli olan nedir? Hangi insanlara iti­ mat edebilirim? Bitip gittiğimde bu hayattan geriye ne kala­ cak? Aktaracağım ne var? Tabii acı olmadan da m üm kün­ dür, kendine sürekli yeni yön tayin etmek, ama pek kimse yapmaz bunu çünkü iş ciddiye binmiş değildir. İnsanların hayatlarına dair huzursuzluk duymaları için bir şeyin onları acıtması gerekir: işte bunu mutsuzluğa borçluyuzdur.
_Metafizik, var olanı olduğu gibi zihne tekrar kazandırmak için var olanın ötesini araştırmak demektir. _Metafizik, insanın tabiatına aittir. O, mevcudiyetin içinde esaslı bir andır: Bizzat mevcudiyettir. İnsan varlığı, hiçliğin içine dalmış bulunduğu takdirde ancak var olanla temasa geçebilir. Var olanı aşan hamle mevcudiyetin özünde meydana
Resim