Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bir insan, konumu ve durumu ne olursa olsun, asla Allah'ın haklarına müdâhale edemez; çünkü o bir insandır, yani yaratılmış bir varlıktır. Tüm yaratılmışlar için Allah tarafından belirlenen bir sınır, bir had vardır. İşte yaratılan varlıklar her ne zaman bu sınırı aşmaya kalkar ve Allah'a ait olan alana müdahale etmeye girişirlerse haddini aşmış ve sınırı geçmiş olurlar, yani Kur'ân'ın tabiriyle "tâğut" olurlar.
İnsanlara hükmetme, onlara hakim olma, onlar için kanun ve nizamlar belirleme yetkisi, kayıtsız şartsız sadece Allah'ın hakkıdır ve bu konuda hiçbir kimsenin onun karşısında salahiyet ve yetkisi yoktur. Ya da daha güncel ve daha açık bir ifade ile söyleyecek olursak; Egemenlik; kesinlikle ve kesinlikle Allah'ındır ve bu konuda hiçbir insanın, hiçbir kurumunun, hiçbir mercinin ve hiçbir devletin O'na ortaklığı yoktur, olamaz da! “O egemenliğinde hiçbir kimseyi ortak etmez (Kehf-26)”
Reklam
Kur'an'ı dikkatlice incelediğimizde, Rabbimizin tâğut kelimesi ile sadece şeytanı veya putları kastetmediğini; aksine bununla Allah'i dikkate almayarak hüküm koyan veya Allah kaynaklı olmayan hükümlere insanları zorlayan kimseleri de tâğut olarak değerlendirdiğini rahatlıkla görürüz.
"Tâğut, kulun kendisi sebebiyle haddini aştığı ibadet edilen, tabi olunan veya itaat olunan her şeydir) Her kavmin tâğutu, Allah ve Rasülü dışında kendisinin hükmüne başvurdukları, Allah't birakıp ibadet ettikleri, basiretsizce Allah'n dışında tabii oldukları veya Allah'a itaat olduğunu bilmedikleri şeylerde itaat ettikleri kimselerdir. İşte bunlar dünyadaki tâğutlardır. Şimdi sen, bu tâğutları ve bunlar karşısında insanların durumlarını düşündüğünde, insanların çoğunluğunun Allah'a kulluktan tâğuta kulluğa, Allah ve Rasulünün hükümlerine başvurmaktan tâğutun hükümlerine başvurmaya, Allah'a itaat ve Rasulüne tâbi olmaktan tâğuta itaat ve tabi olmaya yöneldiklerini görürsün”
İbn Kayyım rahimehullahKitabı okudu
Şeyhu'l-İslam İbn Teymiyye rahimehullâh'a: -Acaba şeytan uyur mu, diye bir soru sorulmuştu. Şeyhu'l-İslam bu soruya şöyle cevap verdi: -Eğer uyusaydı, biraz rahata ererdik...
Ahirette seninle beraber olmasını istediğin şeyleri şimdi dünyada terk et..
Reklam
Günahkar kardeşim! Günah işlediğinden kesin eminsin; ama affedileceğinden kesin emin misin? O halde nasıl oluyor da korkmuyorsun?
Peki şu çağ?
Huzeyfe lbnu'l-Yeman radıyallahu anh şöyle derdi: "Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem'in meclisinde kişi bir söz söyler ve bununla münafıklardan zannedilirdi. Bu gün ise bu kelimelerin bir mecliste dört kere söylendiğini duyuyorum"
İbrahimb. Ethem rahimehullah şöyle demiştir; "Boş işlere fazla bakmak/meşgul olmak, kalpten hakkın marifetini götürür."
Allah katında değerli olan dünyada musibete maruz kalandır; Allah'ın rahmetinden kovulmuş olan ise ahirette cezası tam olarak verilmesi için dünyada göz ardı edilendir.
Reklam
Ebu'd-Derdâ radyallâhu anh: -Sizden biri farkında olmaksızın müminlerin kalplerinin kendisine lanet etmesinden sakınsın, dedi. Sonra: Bu neden dolayıdır bilir misiniz, diye sordu. En sonunda da şöyle söyledi: -Kul Allah'ın günah saydığı şeylerle baş başa kalır da, bu nedenle Allah kin ve nefretini o farkında olmaksızın müminlerin kalbine yerleştirir.
Malik b. Dinâr rahimehullah şöyle demiştir: "Bir ev oturanı olmadığı zaman nasıl ki harap oluyorsa, kalp de keder hissetmediği zaman harap olur."
”Egemenlik yalnızca Allah'a aittir.. (12/Yusuf. 40)” Yaratan kim ise hâkimiyet de ona ait olmalı değil mi?
Nasıl ki gece ile gündüzün bir araya gelmesi mümkün değildi, Rasulullah ile deliliğin bir araya gelmesi de aynı şekilde mümkün değildi.
Kararlılık ve sevgi zorluğu giderir, yolu ve ilerleyişi güzelleştirir. Allah'a giden yolda yarış yapmak ancak gayret, doğru bir istek ve kararlılıkla olur. Sukunetine rağmen gayret sahibi bir kimse, birçok iş yapan kimseye inanılmaz fark atar.
Hilyetu'l EvliyâKitabı okudu
48 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.