Hiperaktivite, paradoksal olarak aşırı edilgen bir eylem formudur. Ve bu form, hiçbir özgür edimi kabul etmez. Pozitif gücün/imkanın tek taraflı mutlaklaştırılmasına dayanır.
Agamben'in istisna halinin normal hale dönüştüğü teşhisinin aksine, bugün toplumun toptan pozitifleştirilmesi her tür istisna halini kendi içinde massetmektedir. Böylelikle normal hal mutlaklaştırılır.
Gelecek, uzatılmış şimdiye kısaltılmıştır. Başkasının bakışına izin veren her türlü negativiteden noksandır. Öfke ise bilakis şimdiyi baştan aşağı sorgular. Öfke, şimdiyi kesen bir duraksamayı şart koşar. Bu açıdan kızgınlıktan ayrılır. Bugünkü toplumun vasfı olan toptan dağılma, öfkenin enerjisi ve ehemmiyetinin ortaya çıkmasına izin vermez. Öfke, bir duruma ara verebilme ve yeni bir durumun ortaya çıkabilmesine izin verme yetisidir. Öfke her geçen gün, radikal bir değişime sebebiyet verebilmekten oldukça uzak olan kızgınlık veya gerginliğe boyun eğmektedir. Dolayısıyla insanlar kaçınılmaz olana da sinirlenirler. Kızgınlığın öfkeyle olan ilişkisi, korkunun kaygıyla olan ilişkisi gibidir. Belirli bir nesne karşısında ortaya çıkan korkunun aksine kaygı bizatihi varlık karşısında duyulur. Kaygı, Dasein'ı tamamıyla ele geçirip sarsar. Öfke de münferit bir meseleyle ilgili değildir, bütünü olumsuzlar. Öfkenin negatiflik enerjisi buradan gelir. Bir istisna halini tasvir eder. Giderek artan pozitifleştirilme dünyayı istisna hallerinden mahrum kılar.
Tam anlamıyla çıplak ve kökten geçicilik haline dönüşmüş yaşama, insanlar hiperaktiviteyle, işkoliklikle ve üretimle karşılık veriyor. Günümüzdeki hızlanma da, bu varlık noksanlığıyla alakalıdır. İş ve performans toplumu kesinlikle bir özgürlük toplumu değildir. Bu toplum yeni zorunluluklar üretir. (…) Bu zorunluluk toplumunda her bir insan teki, çalışma kampını da yanında taşır. Bu çalışma kampının alamet-i farikası, kişinin aynı anda hem tutuklu hem gardiyan, hem katil hem maktul olmasıdır. Böylelikle kişi kendini sömürür. Böylelikle, sömürü egemensiz de mümkündür.