Öncelikle incelemeye geçmeden, bir düşüncemi sizinle paylaşmak istiyorum. Bir kitabın övülmesini veya klasik olmasını kriter almayın. Küçükte olsa bir araştırma yapın. Özellikle kitabın yazarının hayatını, düşünce yapısını, fikirlerini benimseyin. Ki böylelikle yazar kitaba kendini ne kadar vermiş, kendi yaşantısından size bir şey sunabilmiş mi:
" Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada tek bir Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez. "
Mustafa Kemal ATATÜRK
3-İnce Memed
Çukurova, Toros Dağları, Anavarza, Yüreğir ve Tarsus ovaları.. İnce Memed sürer buralarda atını.
Abdi Ağa, Kel Hamza, Ali Safa Bey'in ölümü gözlerinin önünde sürekli filim şeridi gibi geçer. Aklı meşguldür. Candarmalar ve Faruk yüzbaşı onu gördüğü yerde, öldüreceklerdir. Ne yapmalı? Kerimoğlunun obası Yörük çadırına mı
Kendisi, 10 Kasım 1938 sabahı saat 09.05’te çok sevdiği vatanının bayrağının dibinde hayata gözlerini yuman kahraman bir vatan sevdalısıydı. Daha küçük yaşta yaşadığı türlü zorluklara rağmen eğitime önem vermiş, kitaplara ilgi duymuş ve bir insanın kendisini ancak ve ancak okuyarak geliştireceğini benimsemişti. Hayatı zorlu geçen ve kolay olmayan
YÖRÜK ALİ EFE & 9 EYLÜL 1922
Yörük Ali Efe'ye Büyük Taarruz ile Yunan Birliklerine takip görevi verildi. Aydın'ın Efeleri adeta kanat takıp uçtular. Ödemiş, Tire, Torbalı ve 8 Eylül'de Seydiköy'de durdular. Yörük Ali Efe'nin adamları "Efem önümüz açık, İzmir'e ilk biz girmeliyiz" dediler. Yörük Ali Efe sanki devlet adamı eğitimi almış gibi "Bu şeref, bu onur Türk Askerinin, Türk Ordusunun olmalıdır. Önce Asker girecek. Sonra davet ederlerse biz gideceğiz" diye cevap verir.👏🏻
9 Eylül 1922 sabahı içlerinde Çine Dereli köyünden Başçavuş muavini Sarıhocazade Mustafa efendi mahdumu Ahmet Emin / Molla Emin'in de bulunduğu (Ahmet Emin Akbay) bulunduğu Ahmet Zeki Bey Komutasındaki 2. Süvari fırkası olur.
2. Süvari fırkasının ardından Mürsel Paşa Komutasındaki 1. Süvari fırkasıda İzmir'e girdi. Ardından 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa Komutasındaki birlikler saat 10.00 da İzmir'e girdiler. Daha sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk maiyetiyle birlikte Belkahveden İzmir'e girerek Fahrettin Altay Paşa ile buluşurlar.
Fotoğraflar; Aydınlı Yörük Ali Efe ve İzmir'e ilk giren Süvari fırkası içinde yer alan Ahmet Emin Akbay.
Aydın~İzmir bütünlemesiyle nefis bir işgalden kurtuluş yazısı.
Başta Gazimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kahramanlarımıza minnetle.🇹🇷
Ruhları şad olsun. Kurtuluşumuz kutlu olsun.
Yaşar Kemal ustayı anlatmaya geldim.
BİR LİSELİNİN ÇİLESİ :)
Bir Sürgünün Anıları incelememde, lise yıllarımın abimin beni yönlendirdiği iki büyük yazarı okumakla geçtiğini, başka bir incelememde de o yazarı anlatmak istediğimi yazmıştım. İşte o büyük an geldi.
O
"Düşünce ve yazıda özgür olmak isterim, dünya davranışımızı yeterince sınırlıyor."
Wolfgang Van Goethe
______
Osman Şahin'in okuduğum ikinci kitabı oldu. İlki otobiyografik öğelerin ağırlıkta olduğu Kolları Bağlı Doğanlar kitabıydı. Selam Ateşleri- Ay Bazen Mavidir kitabında birbirine yer yer tema, konu veya ele alınan duygu
Öncelikle yörükler hakkında kısa bir bilgi vermek isterim ki roman içeriği bunu gerektirir. Yörük, göçebe yaşam tarzını seçmiş halklardır. Anadolu'da yaylak-kışlak olarak tanımlanan, yazın yaylalara çıkarak özgürce, havaların soğuması ile de daha sıcak bölgelere, ovalara inerek yaşamlarını sürdüren bu topluluklara verilen ad aynı zamanda Türkmen
"Ölümü alnıma aldım! Şurada tam yüreğimin ortasında bir yangın var. Oyuyorlar gibi yüreğimi. Gitmeliyim. Dayanamam gayri.."
İncelemeye dördüncü kitabı bitirdikten sonra ağzımdan çıkan ilk cümleyle başlamak istiyorum:
"Aga ne kitaptı beeee.."
Maksim Gorki çocukken okuduğu bir kitaptan sonra kitabın sayfalarını ters dönderip
Yalancıoğlu yalıncık Yayla Dağı’nın yahnisini yağsız yiyebilirse de Yayla Dağı’nın yağlı yoğurdundan, Yüksekova’nın yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarından, bir de yörük ayranıyla yufkasından asla vazgeçemez.
Binboğalar Efsanesi
Yaşar Kemal'in okuduğum ilk eseriydi, son olmayacak en kısa zaman da diğer eserlerinide okumayı düşünüyorum. Binboğalar Efsanesi oldukça güzel bir kitap okurken kendimi sanki o zaman da yaşıyormuşum gibi hissettim.
Kitapta yörük halkının çektiği zorlukları, sıkıntıları, dertlerini yerleşik hayata geçmek ve bir avuç toprak sahibi olabilmek için ne gibi fedakarlıklar yaptiklarını nasıl yok olduklarını anlatıyor. Ayrıca Hıdırellez gecesi iki yıldızın bir araya geldiğini görenlerin dileklerinin kabul olacağına inanılmasıyla devam ediyor.Yaylaksız, kışlaksız kalan oba halkı o gece yaylak, kışlak isteyeceğine birbirine söz verir fakat kimse sözünde durmaz, herkes kendisini duşünür kendisi için istekte bulunur. Bu sebeple fırsatı kaçırmış olurlar. Bu gecenin akabinde bütün zorluklar, sıkıntılar baş göstermiş olur. Okunması gereken güzel bir kitap okumamış olanlara tavsiye ederim. Binboğalar Efsanesi, Yörüklerin yok oluşuna yakılmış bir ağıt..
Keyifli Okumalar :)