Yazarların yazdıkları her şey kendi ruh hallerinden, kişiliklerinden izler taşır mı acaba? Sevgili Toptaş diyordu hani, insanlar yazar ile anlatıcıyı birbirine karıştırıyor hep diye. Hakan Günday'ın kitabını okuduğum ilk zamanları düşünüyorum, AZ ve Daha, ikisini arka arkaya okumuştum. "Yahu bunları yazan insan asla normal bir psikolojide olamaz, bunları yazabilmesi için neler yaşamıştır kim bilir" diye düşündüğümü ve Hakan Günday'ı araştırdığımı hatırlıyorum. Sonradan fark ettim ki gayet de normal biriymiş. Öyle görünüyor en azından. Keşke sevgili Didem Madak da böyle yazabilseydi. Böyle hüzünlü şeyler yazmış ama aslında mutlu bir hayat geçirmiş olsaydı diye düşünmeden edemiyorum.