Soruyu siz hariç soruyorum dediğini sanmışım :) Benim edindiğim bilgiler şunu gösteriyor. Kuranda tüm insanlara hitap eden bir mesaj var bu mesaj tevhid mesajıdır. Yeryüzünde birçok din ve inanışa sahip insanların idrak edebileceği bir tebliğdir. Diğer dini inanışlara baktığımızda İslama yakın mesajlar var ama tam anlamıyla îslamî bir kültür barındırmadığı için bize yabancı geliyor. Aslolan öz diye bakacak olursak Allahın varlığına ilişkin insanların daima bir arayışı olmuş ve bu evrensel bir arayıştır. Kurandaki insanların inanç kadar gündelik yaşamına etki eden mesajlar olması oldukça düşündürücüdür. Çünkü Tanrı zaman ve mekandan münezzeh olmasına rağmen zaman ve mekan içerisinde yaşayan bir toplumun ihtiyaçlarını gözetiyor.
Salt Tanrısal üstünlük ile insanları aşağılamayan, hor ve hakir görmeyen bir mesaj içeriyor ve bu mesaj da uygulanabilirliği açısından evrenseldir. İndiği toplumun tüm değerlerini yıkmadan eski hukuk düzenini, toplumsal yaşantıyı, ticareti, adetleri, sürdürülmesine izin vererek tebliğ ediliyor. Zaman ve mekan aralığında yaşayan bir topluma ancak böyle tebliğ yapılıyordu.
Tanrı sadece iyi değildir, Kitaplar masal diyarı anlatmaz, Peygamberler ölümsüz şövalyeler hiç değildir. Tanrı iyi olduğu kadar doğru olanı gösteriyor. Kitap iyi olanı haber verdiği kadar aksi yapılırsa karşılaşılacak olanı da öğütlüyor. Peygamberler sadece kurtarıcı olmadan birçok rolü üstleniyorlar. Sürekli eksik olduğumuz, günahkar olduğumuzu duyarak yaşadığımız için dini olan her şeyin mükemmel olmasını savunmak bize içine sığınacak bir kaleyi müdafaa gibi gelse de, aslında Kurana dair yapılan araştırmaları göz ardı etmek, ilmi çalışmaları küfür saymak ; bize kalede değil, başını soktuğu yerde kendini güvende hisseden hayvanların ilkel duygusuyla hareket etmemize sebep oluyor ve bu da insanı beşerden ayıran Erdem ve Akıl nimetlerini işlevsiz kılıyor.
Köle ve cariyelik gibi konular üzerinde olan ayetler bize sadece tarihi bir mesaj vermez, yalnızca o çağın yaşantısını göstermez. İslamın orta yol olduğunu, yıkmadan koruyarak, bozmadan düzeltmeye çalışarak neyin nasıl yapılacağını gösteriyor. Cariyelik müessesi İslamda var demek korkunç gibi görünse de aslında Uluslararası hukuk anlayışında var olan köleliği görerek bir yanılgıdan kurtulabiliriz.
Müslümanlarda var olan bu müessesenin kendine has, adil bir anlayışı varken (Cariye sahibinin cariyesiyle beraber olduğu takdirde ona karşı olan sorumlulukları, kölelerin yüz kızartıcı suçlar karşısında yükümlülüklerinin olmaması, vergi vermemesi, sahibinin onu evlendirmesi, sahibinden çalınan bir kölenin geri iadesinde izlenen protokol) dünyanın her yerinde böylesi bir müessese düzeni var mıydı bunu görmek lazım.
Savaş hukukunda var olan köleleştirme İslami bir olay gibi görünse de uluslararası hukukta var olan bir anlayış. Müslümanların köleliği kaldırması gerekirdi diyerek düşünmek bize bir şey kazandırmıyor çünkü savaş açtığı kabile/devletten köle edinmemesi kendilerine açılacak savaşta Müslümanların köle olmayacağı anlamına gelmiyor. Bir Arabın en büyük arzusu ganimet olduğu kadar en büyük korkusu karısının cariye oğlunun köle olarak kullanılmasıydı. Dolayısıyla kölelik yerel bir olay değil tüm büyük devletlerde olan hassas bir konuydu. Bugün olmayışının sebebi devletler arası imzalanan antlaşmalar.
Velhasıl Kuranda verilen gündelik yaşama ilişkin düzenlemeler sadece yasak ve ceza değil, insana nasıl hareket etmesini gösteren işaretlerdir.İnsana insan olduğunu hatırlatır, insana erdemli olmayı işaret eder. Bugün kölelik yoktur ama imkan dahilinde her yerde karşısındakini köleleştirmek isteyen insanlarla doludur.